...

-Kelimelerin tekrara düşmüş...

-‘dahi’ anlamındaki -de ayrı yazılmalı...

-yazıcam değil yazacağım...

Vs.vs.

Ben de sırayla hepsini düşündüm o sırada.

Tekrar ettiğim sadece kelimeler miydi?

Yoksa bir süredir; gerçekleri sahteden ayırıp, ona sadece gerçeği avaz avaz göstermek zorunda mı kalıyordum her tökezlemede?

Sonra yine kendime sordum:

Bunu neden yapıyordum?

Öyle alışmıştı ki geçici ve sahtenin garanticiliğine...

O, fanusta yaşamayı seçmişti, güvendeydi kendince...

Yani o garanticilik; bir de her zaman tuhafsadığım garip,sahte bir güven veriyordu ona.

Ya gerçekten sevdiği buydu, Ya da bir ara ne olmuşsa çok kormuş, bu sebepten de bu sahte güvene çok alışmıştı.

Artık bilemeyecek ve farkında olamayacak kadar.

Neyse.

‘Dahi' anlamındaki -de'nin ise ayrı yazılması gerektiği ve bunun milli sorunumuz olduğu konusunda hemfikirdik.

-ecek, -acak ve yumuşama konularına girmedik.

Artık girmeyecektik.

Malum kendisinin içinde bulunduğu fanusun alabilitesi,

Onun kendinden kaçma katsayısıyla eşdeğerdi bu formülde.

O yüzden, çıktım fanustan.

Ona kendisini, kendince(!) huzurlu ve garantide hissettiren fanusunda bıraktım.

Nasıl istersek öyle yaşarız değil mi?

Ben mi? Okyanusa döndüm tabi ki.

Yeniden, Deniz kızı oldum.