Seni özledim. Buralarda bir yerlerdesin, biliyorum ama seni çok özledim. Kafamı çevirince gölgeni görmeyi değil, seni özledim.


Seni duymayı, seni bana duyurmanı. Anlatmanı, iki elim boğazındayken bile kapımı çalmanı. Görmeyi, tüm varoluş kurallarını ezip seni şeffaflaştırmayı ve buna sesinin çıkmayışını. 


Birlikte dönen dünyamızı durdurmayı, birlikte tüm kurallara kafa tutmayı, birlikte kahkahalar atmayı, birlikte ağlamayı, birlikte susmayı, seni zorla konuşturmamı ve bana olan zaafını. 


Bir gece evden kaçıp çok uzaklarda bir yerlerde var olan sana sığınmayı. Beni ağlatmanı, ağlattığın yerden defalarca sarmanı ve benim her defasında sana kanıp daha sağlam kalktım sanmamı.


Senin gerçekten buralarda bir yerlerde olmanı. Gerçekten beni duymanı, gerçekten seni duymayı. Seninle büyümek zorunda olmayışımı, seninle olduğum yaşımı yaşamayı ve seninle yaşamamayı. Zamanı durdurmayı, saniyeleri geri sarmayı.


Sana sarılınca geçer sanmayı ve gerçekten geçmesini. Sana sarılınca evimde hissederim sanmayı ve hissetmemi. Sana sarılınca, hayata en ince yerinden sıkı sıkı bağlanıyorum sanmayı ama gittikçe kopmayı. Sana sarılınca, var olmayı. Ama gittikçe yok olmayı. Düşmeyi. Düştüğüm kadar kalkmayı. 


Seni değil. Seni sen yapanları.