Bir umut doğdu pencereme ansızın,
Ürktüm.
Benim bu aciz bedenim hep ürkek olmuştur zaten,
Daha önce esamesini bile hissetmediği duygulara.
Sorguladım, öğrenmek istedim.
Yanıt bulamadım soru işaretlerime.
Şiirlerde aradım, romanlarda aradım.
Daha önce rastlamadığım bu garip duyguyu.
Ama ne çare elim boş geri döndüm.
Sokaklarda gezdim çaresizce.
Bu "umut" dediğimiz şey nedir diye düşündüm.
Karşıma çıkan ilk kişiye sormak istedim,
"Umut nedir?" diye.
Aksilik bu ya karşıma da kimse çıkmadı.
Tek başına ürkek bir kedi gördüm birden,
Karanlığın ortasında.
Çaresizce etrafına bakıp "miyav"layan ürkek bir kedi.
Aç karnını doyurmak istedim.
Hatta belki biraz sevmek.
Ki ben kedilere dokunamam bile.
Sonra anladım ki onun umudu benim.
Gecenin o saatinde, o karanlık sokakta yapayalnız.
Benim umudum da pencereme doğdu bir seher vakti.
Arkasından koşmaya karar verdim umudumun.
Koş dedim, nefesin kesilene kadar koş.
Yakala umudunu.
Bırakma, gitmesin!
Bırakmadım da en nihayetinde.
Şimdi ben bu "umut" sayesinde aldığım her nefese,
Yaşadığım her ana,
Daha güçlü bağlanıyorum.
Umut her zaman vardır.
Bazen soyut bazen somut.
Ama her zaman her yerde bir nefes yakınınızdadır.