İnsana en çok koyan şeyde ne biliyor musunuz? Sen bir insancığı bütün yanlışlarına rağmen kabul etmişken, o insancığın seni tek yanlışında bütün doğrularını silmesi ve seni yanlış olmakla suçlaması. Canını yakıp yakıp, sonrasında sen onun canını yakınca kötü insansın yaftası yapıştırması. İnsanın en çok zoruna gidende ne biliyor musunuz? Sen ne kadar verirsen, senden her zaman daha fazlasının beklenmesi. Sen istersen yüzde seksen iyi ol, o insancığın isteği her zaman geriye kalan o yüzde yirmilik kısım olacak. O yüzde yirmiyi başkasında bulunca da, yirmiyi seksene tercih edecek. Ben böyle insancıkların pişman olacağınıda düşünmüyorum ama gün gelirde pişman olursalar, geriye bakmasınlar. Geriye baktıklarında sadece bir enkaz görürler çünkü.
Umutlar çalındı, kim tarafından? Tanrı'nın bir isteği üzerine miydi bu acaba? Tanrı, o kadar fazla umudu nerede saklıyor acaba? Acabalar içinde kayboluyor muyum acaba? Yok olmak bilmeyen umudumu kurtlara kuşlara yem mi ettim acaba? İçimde kopan fırtınaya kapılıp savrulan hayallerim, umutlarım, heveslerim; neredeler şuanda. Bir işaret tanrım, bir ışık göster bana. Sarılabileceğim bir gelecek. Canım ne kadar yansa da gülebileceğim bir neden göster. Bir umut. Bir heves. Bir nefes...