Bir vedaya kaç suskunluk sığdırır insan? 

İçinde öldürdüklerine kaç ceset? Dile gelip de söylenmeyen kelimelerin yüklerini hangi baba yiğit kaldırabilir? Söylenmeyen sözlerin içinde oluşturdukları yarayı hangi ilaç iyileştirir sonra? Konuşmak mı daha çok seslidir yoksa susmak mı? İnsanın aklına birdenbire gelen o kadar cevapsız soru var ki... Belki cevabı bir yerlerde var ama kendinde bulamıyor insan. Uzun bir sahilde akşam güneşine doğru yürüdüğünü düşün mesela. Çok güzel bir rüzgar esiyor. Ilık ılık değiyor tenine. İstemsiz bir gülümseme oluyor suratında. O an her şey yolunda gibi. İçinde hiçbir karmaşa yokmuşçasına ne düşündüğünü umursamadan yürüyorsun. Sonra o anı kelimelere dökmek istiyorsun ama o hissettiklerini açıklamaya kelime haznen yetmiyor. Ne desen eksik kalacak. Sanki tam olmayacak ve o an ziyan olacak gibi hissediyorsun. Sonra diyorsun ki bu an benim aklımda bu şekilde kalsın. Tanıdık bir duygu gibi dursun anılarımda. Bunu bile düşünürken hüzün sarıyor sonra seni. İşte o an anlıyorsun. Kelimeler içinden kopup da doğru tamlamaları oluşturmayınca eksik olan şeyler oluyor. Birine bir şeyi anlatamamak gibi. O sözcükler o anlamlara gelmiyormuş gibi. İçindeki karmaşanın ne kadar sesli bir suskunluktan oluştuğunu kimseye anlatamayacağın gibi. Peki sen kendi içindeki gürültüyü hiç mi susturamadın? Hep bu kadar karmaşık mıydı her şey? Belki öyleydi belki de değil. Belki binlerce cevapsız soru gibi kalacak zihnimde ya da içimden bir cevap vereceğim bir gün. Ama aynı kalmayan duygulara, insanlara, anlara ve belki kendime kızmayı ne zaman bırakacağım? Kendime ne zaman dürüst olup kendimi bulmaktan ve aslında bulamamaktan korktuğumu itiraf edeceğim? İnsan ne kadar çok şey biriktiriyor içinin zindanında. Sayfalara dökmekten korktuğu şeyleri dilinden bile dökmüyor yeri gelince. Ama yaşadığın his kalıyor ruhunda hiç geçmeyen bir leke gibi. Kelimelerden korkar mı bir insan? İnsan bilmediği şeyden de korkar. Bir kelime, içindeki duygunun anlamını karşılamıyorsa kafasındaki seslerden de korkar mesela. Başkasının kendi hislerini dile getirdiği kelimeleri kıskanır. Der ki mesela, ben niye bu duyguyu yaşarken bu cümleleri kuramadım? Çünkü hisleri kelimelere dökmek de cesurca bir eylem bana kalırsa. İçindeki söylenmemiş kelimelerin yüklerini taşımaktan vazgeç ve onlara veda et. Bir veda da söylemediğin sözlerin ağırlığı bugün kelimeleri alıyor senden fark et. Anlamlarını yitirip eskiyorlar bir köşede. İçinden cesetlerini kaldır ve kendi suskunluğunun matemini yaşa.