Dağ gibi durmayı telkin ederdi kendisine. Belli ki volkanik olanlara dönüşebileceğini atlamıştı. Biriktirdi ve biriktirdi. Hem de ne hengameler, ne filmler damıtıldı da biriktirdi.

Patlama kaçınılmaz, zamanı belirsiz. Mevsimler döndü durdu.

Bir yanı gitgide beliren damarlarını beyaza bürümeye çabalıyordu.

Geriler, aksar da neticede vuku bulur, bilincindeydi.

Gerekliliği önemsiz, yalnızca yaşanır. Hararetli, kontrol dışı, flu ve yönsüz birtakım yaygaralar eşliğinde gerçekleşmekteydi her seferinde. Ardındaki sessiz gecede ruh kadar hafifken,

cereyan edenlerin bütünün parçası olduğu sindirilemezdi.

Çünkü yalnızca durmak için ayrılmış bir vakitti.

Ve dışardan bakabilmek için klişeye ihtiyaç vardı.

Kum taneleri bir yukarı, bir aşağı gidip gelirken defalarca,

ansızın beliriverirdi kuşbakışı haliyle. Gölgesi, pürüzü aydınlanır, netleşirdi.

Detaylar, harita gibi karanlıklara yürüdükçe açılmaktaydı. Süreçlerin birbirini takip ettiğini, bir döngüde olduğunu hazmettikçe, atlatılmış olarak bakamıyor,

tekrarlanacak olan o zamansız, kaçınılmaz patlamaların korkusunu barındırıyordu içerisinde.

Gizli ve yavaş bir intihar çok mu yalın ifade ederdi bu davranışı?

Daha hasarın farkına varmadan,

içgüdüsel uzaklaştı tavrından.

Arınmaya çalışmanın faydasını hissetmeye başlayınca,

Dağ gibi durmayı telkin etti kendisine.