Bir yerlerde biri olabilmenin kıyısında, canım Selimciğim Işık'la aynı trende yolculuk ediyordum. Sesler üzerime yapışmıştı ve kelimelerin nemi tatsızdı. Burada sessizlik yok, dedi bir yerlerde biri olabilen. "Burada düşünmek bilmeden konuşmaklar, sonsuz yaşamaklar var. Burada varlık, zıtlık, yokluk ya da sevi yok. Unutmak her çağa, insana mahsus ancak bir çağ içindekinin boyun bağıdır, hep bir şeyleri eksik, bir tarafı kopuktur. Bunu en iyi sen bilirsin, bir yerlerde henüz biri olamayan sen."


Yazacak takat bile bulamamak ne denli zor. Konuşmalarda, duyuşlarda, tanıklıkta bırakılan yaşama isteğini, zorunlu çalınan parçaların hesabını kime sormalıyım? İnsan olmanın kötülüğünü başkalarında görürken kendimi aykırılaştırıp yüceltmekteki utancı kendime nasıl anlatmalıyım? Başkalarına olan uzaklığımı sırf aynı paydada, onlarla aynı varlık kalıbında -insan olmaklıkta- gördüğüm için salt bu insan oluş meselesinden kendim denilen şeye de duyduğum korkulu iğretiyi nasıl bastırmalıyım? Kendime başkalarından daha yakınım ama onlar varlar ve benim varlığımın onlarınkinden farksız, biliyorum. Kişilere değil, çoğula olan öfkem dinmiyor. Yaşamda bir güzellik arayışının aldatıcılığına inanmayacak kadar dürüstüm ancak güzel olamayanı, bu kadar çokken kabullenememek çok zor.

İnsanlar varlar ve varlıklarındaki boşlukta insan olmanın acısıyla kıvranıyorum. Onların var oldukları noktada durmak istemiyorum ama o noktayı aşmak mümkün değil, biliyorum.


Yalnızlık önceleri tercihti, şimdi mecburiyet oldu, dedi biri. Uzaklardaydı.


Canım Selimciğim Işık'la aynı durakta ineceğim belki, kim bilir?