yine adınla başlıyorum

gecenin ortasına

(elif lam he)


sesimi sızdırıp zamanın enkazından

suya yansımalar düşürüp en gerici tavrımla

ağlamaklı bir söylev hazırlarken kuş seslerinden


zifirin endişesine düşürüp lâl idrakimi

yine adınla başlıyorum


ey! ..

haylayan

hayatı kayralayan


gecenin şeytanlarını susturup

şiire yol verdikçe kelam

artık bir endazesi kalmayınca gözyaşlarının

neminden pas sızan akşam üstlerine

derin dipsiz damlalarla sığınıyor pişmanlıklar


oysa her anı bir anlık ölüm

her ölüm bin hayatlık an

susup

sesin iksirinden ciğerilerimiz patlayıncaya dek

dehşeti bir yeryüzü kırılması

bir arz devrilmesi görüp

az yaşayıp

çok ölüp

aşkı karaborsa bir yangıya dönüştürmeden

kırk ikindi kıvamında yağmurlarla

veda etmeli gece kuşlarına


çünkü

varım yoğum

yarım yoğun bir keder 

sersefil bir kırılganlık

dilencininkine eşdeğer


ben ölürsem

belki kuşlar sarışın yumurtalar çıkarır


sen ölürsen

esmer bir adamın sakalları uzar geceye doğru


biz ölürsek

loş sabahlarda renksiz endamsız bir ayna kırılır


ve siz ölürseniz

saygıdeğer saygıya değmezler

kumral bir gözyaşımız olur size dair

lûtfen ağlarız kara gözlükler ardından 


hatırlatmasın bana kimse

dünyanın bir ağaca benzediğini

çok zaman önceydi

budandı bahçede akasyalar

mezarlıkta kurumaya meyyal ıhlamur


ölüm

itirazsız bir gebelik

infarktında doğum sancısı

tik ve tak


yaşamak

kadim bir cinayete dönüşeli

post-modern bir direniştir

ölüm


adınla bitiriyorum ey mûmit

ey

şafağın ve gökyüzünün

dantelacısı

ömrümü adınla bitir