Nefes almaya ihtiyacım var. Bir yerlere gitmem lazım. Neresi olduğunun bir önemi yok, burası olmayan her yer kafi ve güzel. Nerelere geldik? Şu an her şey farklı olabilirdi diye kafayı yemekten çok yoruldum. Ne yapıyoruz şu an? Gerçekten ne için çabalıyoruz? Her şeyi yeterince batırmadık mı zaten. Daha fazlası var mı bunun, çünkü varsa ben hiç hazır değilim. Ama alıştım, insanım çünkü. Alışırım her şeye. İçeriye, dışarıya, vara, yoğa, konuşmaya, susmaya…



Yoruldum, yorulduk ve korkuyorum. Bunu sesli sesli söylemeye ihtiyacım var artık, korkuyorum. Ummaktan, beklemekten, sabretmekten korkuyorum. Unutmaktan korkuyorum. Neye tutunduğumu unutmaktan ve bir daha bu hissi hiç hatırlayamamaktan çok korkuyorum. Evet daha kötü durumda olabilirdim, evet daha kötü durumda olan birçok insan, hayvan, hayat var. Biliyorum ama daha kötü durumda olmadığım için özür dileyemem. Sınırlarım bu kadar olduğu için, bu noktada durup nefeslenmem gerektiği için özür dileyemem.



Hayat durmuyor, bu çok garip. Dünya başımıza yıkılıyor, felaketlerle yatıp felaketlerle kalkıyoruz ama hayat durmuyor. Normal olan bu mu değil mi bilemiyorum. Hala sorumluluklarımın olması, bunların altından kalkmaya çalışmam çok garip hissettiriyor. Kendimi sanatsız bir oyunun içinde rolünü ara vermeden devam ettirmesi gereken paralı bir işçi gibi hissediyorum.



“Aynı”lıktan çok sıkıldım. Aynı yüzleri görüp durmaktan, aynı evde uyanmaktan, aynı sokaklarda yürümekten, aynı cümleleri duymaktan sıkıldım. Başka hayatlar var etmeye çalışıyorum kendime kitaplarla, teknolojiyle, şiirlerle, dizilerle, filmlerle. Bir noktada kandırıyorum artık kendimi çünkü bu yaşamakla aynı şey değil.

 

Kendime saygımı kaybediyorum bazı geceler ki bu en kötüsü. Hayallerim, hedeflerim yok oluveriyor. Yok oluveriyorum, belki de istiyorum bunu çünkü en kolayı bu. Kaçmak istiyorum, kimseyi tanımadığım ve kimsenin beni tanımadığı bir yere.