dağılmış, ağarmışız rüzgarda

yılların ahı yaramamış

kuru gürültü yaşanmakta fasıl

ardıç ağacı kararmakta

köklerinden sökülmüş velhasıl


yukarı tükürdük çıkmadı

tuttular boynumuzdan

öyle bir tuttular ki hem de

aşağı bakmaya hepten korkar olduk

döndü durdu akrep, feleği kayıp

çekmecelerde bir silah durdu

akşam vuruldu, tenhalar gündüz


umutsuzlar merdivenine kollarını bırak

kollarını diyorum birader

uzun uzun çakmak sırası beklesinler

ömür kadar acı, acın kadar taze olsun

yaktığın sigara

sigara başı on beş dakika azalarak bit mesela

sofranda senin de tuzun olsun 


sirkeci'den trenler kaldır birader

eski bir alışkanlıkla kaldır hem de

sanki vurulmamış da adamın biri

düşmemiş de demir raylara

sen yine de çık galata'ya

sonra

ister merdivenlerden in

ister atılarak sokağın ortasına

sanki vedat yapmamış da

sonu belli değil gibi

akşam vuruldu, tenhalar gündüz?


haylaz bir ustura düşür boğazından birader

hastanede mideni yıkasınlar

tımarhanede beynini

çıkmaz bir koridorda as kendini

en parlak lamba kadar

aydınlığın herkese yetsin de

faydan olmasın kendine ne çıkar


ben mi

ben...

söyletme be birader

yakışmıyor ulan işte

kan lekesi

kan lekesi yakışmıyor gömleğime

ya da boynuma urgan izi

yine de seviyorum demek zor

yaşamak denen illeti