O günü çok iyi hatırlıyorum. Köşedeki koltuğa sessizce oturmuştun. Ağır ağır doğruldun, sehpanın üzerinde duran gözlüğünü aldın. Kitaptan birkaç sayfa okudun bana. Tane tane, inci gibiydi okuyuşun. Bana okuduklarınla ilgili fikirlerimi sordun. Ben ise sözü sana bıraktım. Öyle güzel konuşuyordun ki, söylediklerine çok da odaklanamadım. Sen anlattın, ben diledim. Cümlelerinden zeka dolu anlatımlar fışkırıyordu, anlayabilmek için binlerce kitap okumam gerekliymiş gibi hissettim. Fakat biliyor musun, kendimi kötü hissetmedim. Aksine bunları benimle paylaşman, bana sanki önemli biri olduğumu hissettirdi. Sonra içten bir gülüş ile katıldım sana. "İşte seni bu yüzden seviyorum." dedim. Sakin ve telaşsız gözlerime baktın; "Biliyorum." dedin.