Bir varmış, bir yokmuş…

“Bir zamanlar anlayışlı yetişkinlerin arasında, gözyaşları içinde, bağırıp çağırıp kaprislerinden birini yaparken kudurmuş bir halde isteği için tutturan, tüm çabalara rağmen yatıştırılamayan bir çocuk varmış.

Korkusuz ve arsızca direterek isteğini elde edeceğinden emin, bir yandan da gözüne takılan aynada, bu gösteriyi oynama özgürlüğüyle mutlu, art niyetle ve sinsi sinsi gülümserken göz ucuyla olanları izlemekteymiş.


Ve o anda gizli bir zevkin tadını almış. 

 Ancak bu durumdayken büyükleri kontrol edebildiğini hissederek kendini onlardan ayırabilmiş. 

 Zamanla kör ebeveynleri ve diğer yetişkinlerin akıllarının ucundan bile geçmeden o duruma istediği zaman girip çıkabilme kudretini yani “ayrılma” becerisini kullanmayı iyice benimsemiş. 

Ne var ki bir gün bu çocuk oyunu kesmiş. Unutmuş. Bir zamanlar ancak istediği zaman taktığı bu maske, artık onun yaşamını zalimce yöneten kalıcı suratı olmuş. Ve çocuk gerçekten kaprisli, alıngan ve zayıf bir varlığa dönüşmüş. 

 Dünyayı patronu sayıp ister iş bağlantısı ister uyuşturucu olsun, ancak bir şeye veya bir kişiye bağımlı kalabilen, kırılgan bir yetişkin haline gelmiş.“

 …

Hepimiz gibi tıpkı!

Uyanışla birlikte elde ettiğin

 “Özgürlük” sana bunca zaman taktığın bütün maskelere mal olacak ve kendini bileceğin gün, dünyanın niye bu hâlde olduğunu anlayacaksın güven bana. 


Sen gömülmüş iradeni yeniden keşfedene, tam özgürlüğe, kendi bütünlüğüne kavuşana dek geçmişin seni eski şeylere geri götürmek için daima pusuda bekleyecektir unutma. 

 

Milyonlarca insan gibi sen de yalnızca tehdit edildiğinde canlanıyor, içten oluyor, senden daha vahşi biriyle veya bir şeyle karşılaştığında o zaman ancak insan gibi görünüyorsun. 

 

Öğretilenin aksine kötülük zorba olmak değil, bunu bilmemektir. 

“Şiddet göstermek”, çatışan bir psikolojinin yankısı, ve kişinin yüreğindeki bir intiharın sonucudur.

 

Kendine anlayış göstermediğinde ise cehalet, hep elini tutacak kadar yakındır unutma.


İnsanın kendi hatalarıyla öğrenme süreci, hem çok daha yavaş, hem çok daha ıstıraplı ve çok daha zorlu bir yolculuktur. 

Gerçek iyileşme ise ancak yürekten gelir. 

O yüzden oku diyorum ısrarla.

En haksız olaylar, etkinlikler ve koşullar; kişiyi daha yüksek bütünlük, birlik ve özgürlük basamaklarına yükseltmek için gelirler. 

İnsanlar arasındaki gerçek farklılık ise zihinsel kavrama düzeyleridir. Tıpkı evrim basamaklarındaki zoolojik türler gibi. 

Dışarıda karşılaşılan engeller, içimizde taşıdığımız sınırlardır. 

Sende korkuyu ve endişeyi yaratan, olan olaylar değil, tam aksine olan olayları yaratan senin korku ve şüphelerindir. İnanırsan görürsün ancak mucizeleri. Ve görmeden inanmak “Alt üst etmek.” demektir. 


 Bireysel bir “DEVRİM” bu güne dek inandığın her şeyi yıkacaktır.

Korkma yalnız değilsin hiç de olmadın! 

Şems demişti ya hani

''Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın.''