Biri varmış. Ruhu ve bedeni sürekli ayrılırmış birbirlerinden. Ruhu, kendisine, hayata, evde oturup hayatı kaçıran insanlara, gökyüzüne dokunma imkanı varken dokunmayanlara, sözlere, eliyle koymuş gibi bulanlara karşı gelirmiş. Ruhu kendi kendine bütün benliği ile küsmelere alışıkmış aslında. Kendisini bildi bileli bakarmış ve küsermiş, tartarmış ve kırılırmış. Görürmüş ve öfke duyarmış.

Dermiş ki "Sen kimsin? İçeridekiler senin neyin? Bu önemsemeden yaşadığın an senin mi? Bu yaşa kadar aslında geldin mi?"


Biri varmış. Her dertli gibi gündüzden değil, gecenin sessizliğindeki sükûnetten haz alırmış. İçi acırmış geceleri. Düşünmek ona evham olmuş. Bir de başladı mı üzülmeye vah haline onunmuş.


Biri varmış. Hayatını bir araya getirmeye çalışıyormuş. Çok dağınıkmış hayatı, düzensiz, bazen orada bazen buradaymış. Bir arada tutmak için elinden geleni ardına koymuyormuş. Kendini anlattığında hayatını bir arada tutacağını düşünmüş, yanılmış. Hayat ne kadar da tek kişilikmiş çünkü.


Biri varmış. Hatırlamış. Hatırlamaya çalışmak ile uydurmak arasında ince bir çizgi varmış. Çoğunlukla bu ince çizgi uydurmaya kayarmış. Çünkü hatırladığımız hiçbir şey bir yol boyunca devam etmezmiş. Bir noktaymış veya bir kırıkmış.


Biri varmış. Sonbahar, kış geçmiş içinden, ömründen. Geriye kendisi kalmış. Kendisine tutunmaya çalışmış. Tutunacak bir dal bulamamış. Bağırmış, çağırmış af dilemiş kendisinden. En güzel kokan sözleri söylemiş kendisine, en ikna edici kelimeleri seçmiş. Bir ara inanmış. Ama kendisi insanmış.


Biri varmış. Sevdiğini sanmış, çok sevdiğini, çok güzel seveceğini. Dermiş ki kendine "O yaşamaya değer biri." Bu şekilde olmadığını anlaması zaman almış ve inandırmış da kendini. Her şey çok güzel gidiyorken yine çıkmış gün yüzüne bu karışık duygular. Hayat neredeymiş, çıldıracakmış. Dermiş ki "Ben peki şimdi bu hâl ile kendimi ne yapayım? Hangi söz, hangi işaret bavul hazırlatır? Hangi gözyaşı başkasının kurumuş yüzünden akar? "Peşinden gidememiş duygularının. Peşinden gidememiş bile. Peşinden gidemediği bir şey ona uzakmış zaten.


Biri varmış. İçinde keşfedilecek bir şey kalmamış. Keşfetse dahi koyacak boş yeri yokmuş, duygusuz gezmek ile parasız gezmeyi birbirine benzetmiş.


Biri varmış. Hayatı bugün kurumuş bir dere yatağı kadar ümitsizmiş.