bir mart yalnızlığıydı 

çöllerin dahi ısıtamadığı 

ellerin el olduğu ve tanıyadamadığım

bir sessizlik, kliselerin ürktüğü

uyar’ın bile betimleyemediği hüzündü solumdaki sızı

şiirler o zaman şiirdi ve yalnızlık o zaman yalnızlıktı

bir elma ısırığı ve bir de dünün sanrısı

çürümeye varan diş izleri 

bir de dudak lekeleri 

sanarsın yaşamanın nedameti

aynalarda görünmüyor sureti ve bir de göz bebekleri 

aynaları getirin aynaları


çıkmıyor hisi, çıkmıyor üzerimden 

arınamıyorum anne yıka beni 

bir leğen, tabana vuran ışık şöleni ve bir de üşüdügüm

yaşayamıyorum tanrım al yanına


hatırı vardı da hayatın 

gök bile yüzüme gülmüyordu ne edeydim

kara bulutlar, kara gözler ve bir kara defter

bir de yağmurun getirdiği su birikintisi

bir çift göz sılayla demlenen 

gözleri getirin gözleri karası kara gözleri 


bir yol getiremedi bir yol, biledim yolları 

ve bilmedim hiçbir şey sonrası

us’umu kaybettim ve diyorum kalbim ah kalbim

acıyor umay gülümse bana 

bir de çarpıntısı şu solun

betondan yığınları ama hisleri yuvaların

betondan kalpleri ama hisleri vardı bazı bazı 

bir de gözleri sürmelinin

nereden seslensem geldiydi

geldiydi de aradı bulamadıydım

aradım ulaşamadıydım pek çok zaman 

desen ki bu dizelerde bir seyler vardı göremedigi

ve ne olduysa olduydu

bu şiirde bittiydi ve dediği turgut’un 

yasamak gibi bir şeydi yaptığı

yapamadıydım


uyumayan adam

24 Mart 2024 - 23.55 / Azez