Var olmak istiyor insan birilerinin dünyasında. Kalmamak öylece sallantıda, acabaya mahal vermeden. "Var o," desinler istiyor. Var olmasa da, yaşamı simsiyah da olsa insan, beyaz görsün istiyor diğerleri.

Uğraşmıyor yaşamı rengarenk yapmak için, rengarenk göstermek için uğraştığı kadar. Mutluluk satmaya çalışıyor boyuna: "Bakın, ben varım ve mutluyum!" Herkesin mutlu olmadığını bilerek, içinde bulunduğu durumun kendine mahsus olmadığını bilerek, insan insiyakından gelen bir bencillikle herkesin mutsuzluğunda, "Bakın ben mutluyum," demek istiyor. Sonra, "Ne oluyor," diyor. Herkes onu mutlu addediyor. İlk bir tatmin duygusu akabinde uçup gidiyor, var olmak da yetmiyor. Yeniden bir girdabın içinde buluyor kendini, gün sonunda kendine kalıyor insan ve kendimiz hiç de kolay kandırılmıyor.


Neden göstermek ister insan kendini, hele şimdinin dünyasında? Ne abes bir soru... Gittiği yerleri, aldığı şeyleri, izlediği filmleri, dinlediği şarkıları... Bilmem, sonsuz bir muamma kapısı bu soru benim dünyamda.

Nedensiz kafamı meşgul eden bir soru vardı, nerede okuduğumu hatırlamıyorum: "Kimsenin girmediği bir ormanda bir ağaç düşse o ağaç düşmüş olur mu?"

Bilmem, ben bugün bilmemeyi kutsarım hatta. Hayatta hep bildiklerimle anıldım, bugün bilmediklerimle var olmak isterim. Ve yine var olmak... Dönüp dolaşıp takılacağım zannımca bu ağa.