Şu an bunu bir acil servis sedyesinde bağdaş kurmuş oturur şekilde doktorumu 3 buçuk saattir beklerken fonda acılar içinde bağıran bir hastanın inlemeleriyle yazıyorum. Gayet romantik bence. Acile acil bir durum için geldim. Önemli bir şey değil.

Neyse. Konumuz benim makus talihim. Makus talihim dönmüştü. 35 yılllık bekarlığımı üzerimden üzeri tozdan beton tutmuş yorganı çekercesine alan adamımıza teşekkür ederek başlamayı bir borç bilirim. Asla tahmin edilemez bir şekilde sevgili bulma sitesinde eşleştik. Aaa inanır mısın ben birisiyle eşleştim. Hahaha. Hiç olmaz. Baya sohbet etmeye başladık.

İkinci cümlede hiç tanımadığı bir insanı iyi hissettirmeye çalışır mı insan? Çalıştı. "İşte!" dedim kişilikli bir insan karşımdaki. Görmem lazım bu adamı. Görmek istedim ya. Gerçekten çıplak fotoğraf paylaşmayıp, yalarım seni kızım bakışlarıyla ortamlara alev saçmadan sadece birkaç normal fotoğrafla nasıl bu kadar normal bir konuşma ilerlemiş olabilirdi. İlerledi. Buluştuk. Fotoğraflarından daha iyi. Serin, sevimli, kendine has duruşlu, serseri serbest stil. Utangaç. Adamımız utangaç. İnanmazsınız çocuk mahçupluğu olan 2 metre bir adam. Ben de inanamadım. Böylesi bir zamanda mahçup bir serseri serin delikanlıyla karşılaştırmıştı beni bu uygulama. Nasıl olur diyorum. Kötü buluşma hikayeleri, çılgın atan güvensizlik kokan anlar, kaçıp gitmeler, aşağılamalar, kendini kirlenmiş, değersiz hissetmeler olmayacak mı? Hey! Uygulama dünyası size sesleniyorum. Dünyanın şu noktasında nasıl oldu da ben bu kendi halinde delikanlıyı bu şekilde bulmuş olabilirim. Dedim kokusu çıkar birazdan. Dur biraz zorlayayım. Ardı ardına sorduğum tüm sorulara itinayla ve tüm içtenliğiyle cevap verirken inanmazsın tüm esprilerimi anlayıp gülüyordu da. Allah Allah! Pardon garson bey... bi yanlışlık olmalı! 35 sene bomboşa geçmiş bir aşk hayatı böylesine bir mucizeyle bölünmemeli. Alalım beyi masadan.

Hayran hayran bakarak süren uzun sohbetimiz bitti. Bir daha buluşmak üzere ayrıldık. Kocaman adam yahu ama çocuk da. Nasıl olur. Böylesi bir masumiyet... Amerika gibi yerde. Bir daha ne zaman buluşuruz buluşmasak da bu bana yetti derken ikinci buluşmamız gerçekleşti.

İşte ordaydı. Tüm soğuk kanlılığı, darmadağın saçları sakalları ve çocuk gülümsemesiyle beni bekliyordu. Heyecanlı. Napacağını bilmez. Sakinleşmeye çalışıyor çok belli. Ben mi yaptım bunu? Bana mı yani bunca özen?Aaa hâlbuki herkes tarafından yeni de tanışmış olsak, "deli bu" diyerek etiketlendikten sonra kendimi kötü hissetmemek için yaptığım esprilerime birlikte gülerdik. İnsanlarla böylesi bir ilişkim hiç olmamıştı. Şimdi bir erkek cinsinden eli yüzü düzgün de bir erkek cinsi, tamam bebek yüzlü kapı gibi aslan! parçası (hahaha) bir bey tarafından telaşla sevilmeye çalışılıyordum. Tamam uzatmayacağım. Ama uzatmadan da olmaz ki. Çünkü bu bir varoluş yolculuğunun içinde hiç de azımsanamayacak gerçekleşmiş bir mucize. Neyse. Gençlerle dolu bir rock konserinde buluşmak istemişti benimle. Bizim konserle işimiz olmadı o ayrı. Hemen beyimizi soteye çektim bir bokluk aramaya devam ediyordum. Yoktu. Ailesi iyi. İşi iyi. Travma yok gibi görünüyor. İçine dönük ama sevecen de bir insan yahu. Yok. Elleri, dişleri her şeyi düzgün. Fazla düzgün. Adamımız dışardan içerden harikalığa doğru devam ediyor. Saatlerce sohbet ettik. Sonra içeriye girelim de bari bir iki şarkı dinleyelim dedim. Girdik. Belimi tuttu çekinerek. Elini tuttum çekinmesin diye. Hak ediyordu tutsundu yahu. Sarıldı. Başımı göğsüne yasladım. İnanır mısın evet başımı göğsüne yaslayacak bir boyda. Benim 1.80 bir genç irisi olduğum düşünülürse adamımız sağlam uzunlukta.

Başımdan öptü. Saçlarımdan öptü. Kokladı. Ben şok! Ben iptal arkadaşım. Bu nasıl bir masumiyettir. Ne yani oramı buramı ellemeye çalışmayacak mısın adamım? Kıvama da gelmişimdir oysaki. Hayır. Sarılmış halde sahneye bön bön bakarken durumu anlamlandırmaya çalışıyordum. Bir boşluk duygusu. Alışık değilim ki. Sevilmeye alışık diil diri ve iri bedenim. Baya hoşlanılıyorum. Evet böylece gece sonunda arabama kadar bırakmak üzere yola düşmüşken yine sarılmış şekilde yürüyorduk. Allahım bu kızımız sokaklarda bir erkekle sarmaş dolaş hem de gecenin yarısı amerika sokaklarında bir yerde. Arabaya nasıl geldik bilmiyorum. Her şey bu kadar kusursuz işlediği için birden durduruldum. Kaldırımdaydım. Aynı boydaydık. Yüzümü tuttu. Sevdi. Öpebilir miyim dedi. Ben tabii ki öpebilirsin derken ikinci defa öpmüştü bile. Hahaha. Beni öpmek için harcanan bu efor, yaşanan bu heyecan, içler acısı olduğu kadar kalp eriten cinstendi. Karşımda minicik kalmış, heyecanla titreyen bir bey. N’oldun sen yahu. Kör mu oldun? Lal mı oldun çocuğum? Bana bak. Bak bana! Sevilecek bir yerim var mı benim. Yok. Çünkü hep böyle gösterildi. Ben sevilmeye değer değilim ki. Sevilsem bile bir ana, bir bacı bir gardaş sevgisidir o. Böyle hissettirildi hep. Kadın cinsiyetim yokmuş gibi. Diğer kızlar ve ben. Abilerin abisi, kız kardeşlerin en iyisi, en can dostu kızımız, sarıp sarmalayan koca yürekli, koca bedenli kızımızı bu sefer başkası sarıp sarmalıyordu. Hayır ya filmlerde olur o. Yoo baya yaşanıyor. Hayatımın bir film olduğunu düşünürsek yine de bir filmde geçmiş diyebiliriz. Canım adamım bunu bana hiç beklemediğim, tam da umutlarımın tükendiği anda yaşattığın için sonsuz teşekkürler. Canım Tanrı’m seninle sonra özel konuşacağım :)

Üçüncü buluşmamızda yine heyecandan titreyen ama bir yandan da arzu içindeki adamımız asla yanlış bir harekette bulunmamaya özen göstermeye devam ediyordu. Konuşmamız devam ederken burada olduğun için çok mutluyum derken ve yine bir buse almaya çalışırken bana (sonu iyi bitmemiş olsa bile) Ahmet Kural’ın Sıla’ya baktığı gibi baktığını gördüm. Gözlerime inanamıyorum yahu. Bir adam bana aşık aşık bakıyordu. Ya biz n’olduk arkadaşım. Daha dün kendimden tiksinerek açtım ben bu uygulamayı.

3.buluşmada oramı buramı sıkıştırmaya çalışmadan, beni yatağa atmaya yeltenmeden, bana direkt benden çok hoşlandığını ve bunun biraz erken olduğunu ama kız arkadaşı olup olmayacağımı sordu usulca.

NE?! dedim. NEE!?! Böyle bir soru kalmış mıydı?

Sen hangi zaman yolculuğundan geldin be adam. Tabii ki kız arkadaşın olurum!!

Sen kendini görüyor musun yahu?

Sarıldık ve bir süre boşluğa bakarak durduk.

O an ne düşüneceğimi bilemez halde sadece sonsuz bir huzur hissediyor olmam beni endişelendiriyordu. Neden peki? Ben huzur hissedemem ki. Huzursuz olmalıyım, diken üstünde olmalıyım, bu işin içinde bir bokluk aramalıyım. Sonsuz bir şefkat ve sevgiyle sarılamam.

Sarılmıştım. Bu sefer sarılmıştım.

35 yaşındayım. Belirtmek istedim.

Teşekkürler adamım. Umarım beni haklı çıkarmazsın. Hiçbir şey aynı kalmaz biliyorum. Her şey başlangıçta iyidir biliyorum. Ama yeni günlerin neler getireceğini bilmiyorum. O filmdeki kız ben değilsem bile olsun be. Böylesi kısa bir film bile yetti inan. Teşekkürler adamım. Teşekkürler Tanrı’m. Teşekkürler...