muazzam bir ruh yorgunluğunu gün yüzüne çıkarıyor seher yeli.

halbuki, değil miydi ya da denmemiş miydi bize sevgili gardiyan güneşin mutlak umudu pekiştireceği?

geceydi, yersiz ve köhne duyguların yerleşkesi.

tüm yılgın ve yenik savaşlarda, komutanlar evine bir sabah güneşi vaktinde gelemez miydi?

ölmüşken ya da öldürmüşken varoluşa dair tüm yanıtlar-ı, bir sabah meltemi esemez miydi?

gece, kendini bir çocuğa sevdirmeye çalışırken içindeki çocuğu telkin edemez miydi?


leylâ, belki de aşığının ölüm haberini aldığında bir ikindi güneşi sarmıştı etrafı.

belki de bir çocuk, fecr vaktinde daha ilk çığlığı yankılanmamışken ruhunu kirletmekten alıkoydu ve döndü gerisin geri henüz arşınlamadığı o akıl almaz yolu.

belki de bir baba, evladına bir sevgi hecesi kullanamadığı için hıncını dünyaya savurdu.

çocuksa bunca yılın suskunluğu ile yoğrulmuş yüreğin dile gelmesi için hezeyanlarına bile ışık tuttu.


yakub'un gözlerini yumduran hasret yine

yakub'un gözlerini açan hasrete mukabil değil miydi?

bıraksak, ardı sıra belki de meftundur güneş de karanlığa?

kavuşmak, belki mahşere kalmaz ama

mahşer, belki de lâl edilmiş tüm anlarda...