Ben sevdiğine bisiklet sürmeyi öğreten,

Bir sevgilinin tutsak özgürlüğüydüm.

Sense,

İnce merhametli bir gözyaşından düşmüştün dünyaya.

İnsanlar geldi sonra

Büyüdü büyüdü şehir...

Bedenler, tenler yer kaplamaya başladıkça

Kalpsizleşti sokaklar.

Sokakların ortasında kaldık seninle

Afalladık birden

Güzel bir kadının

İnce gözyaşından düştüğünü bilmeden

İçimin yangınına sürükledim seni.

Yeniden başlasak olmaz mı her şeye,

Başka bir zamanda

Ya da

Başka bir yerde.

(Olmaz galiba)

Senin gözyaşların yanmaya değil,

Öpülmeye değer

Bu insan kuruluğunda.

Benim özgürlüğümse eskidi artık

Çekilmez bir hâl aldı.

Hiçbir şeye tahammülüm kalmadı.

İçerimde bir çocuk,

Perdelerini kapatıyor yüreğimin tüm sabahlarının

Anlamıyor musun?

Bar masasının üzerinde duran su

Gerekliliğini sorgulamamalı artık içkilerin içinde.

Sarhoş etmeyen ama kendinde de komayan

Bir acısın sen.


Özgürlüğüm

Ayaklarının uzunluğu kadar.

Ellerinin büyüklüğü kadar

Güçlüyüm.

Konuşabildiğin insanlar kadar hayranım sana

Sevgimi katlar

Senin yüreğini bilmeleri.

Ne zamandan beri kıskançlık oldu sevginin adı?

Al bu gökyüzü, bu bahçe senin

Burası da benim yanım derken

Yapışkan bir kıskançlıkla

Şehrimin üzerinde geziniyor bulutların.

Senin benden eksiltip,

Başkalarına kattığın her an

Bir savaş başlatıyor içimin boşluğunda

Gökyüzümün sana

Afrika çocuklarını andıran açlığında.

Çocukların uçaktan korktuğu bir renge dönüşüyor yokluğun,

İnsan uçurumunda. 


Bak kırıldı bisikletim, özgürlüğüm.

Kokmaya başladı yalnızlığım.

Kırmızı, gülden çok kanla anılır oldu.

Sabahları israf edilip

Çöpe atılan hisleri topluyor mahallemin kartoncuları.

Üstüne üstelik ceza yiyorlar

-Dokunma yasağı.

Onlar olmasa kim öper yaşanmışlıkları?

Kıskançlığı bilmiyor,

Savaşın çocukları

Çünkü onların hiç bisikleti olmadı.

Kağıttan değildi suda yüzdürdükleri gemileri

Bedendendi.


Sen

Topumuz, tüfeğimiz, mermimiz değildin bizim,

Gülümüz, aşımız, suyumuzdun.

Ve kendini bizden ayırarak

Kıskançlığı gösterdin

Ama yenilmeyeceğiz sana.

Nerde görülmüş susuz kalmış bir çocuğun

Süt içen bir çocuğu kıskandığı.

O da yetişkinlerin işi.

Sadece sorar,

“Neden bizim de sütümüz yok anne?”

Öyle bir soru benimki de

”Rabb'im bana bahşedeceğin sevgi nerede?”


Sen

Kaburgalarım sayılı bir halde

Tek koydun beni savaş yerinde.

Özgürlük elimde kaldı

Zinciri atmış bir bisiklet gibi,

Avantaja dönüşmedi babasızlık

Bir türlü beceremedim tamiri bile.

Sadece alnı kara adamlara üzülmeyi bildim,

Bir de o adamlara düşen kadınların kaderine.

Yine de bir şey olacaksa sevgim

Özgürlük olsun, kanat olsun sana

Hiç çocuğu olmayan,

Vurulmuş bisikletlerin hatırına.