Dokunmak bir ruha. Kimsenin dokunmadığını sandığın. Sadece sana adanan, sadece senin adandığın. Yalnız istediğini gördüğün, gösterilene de gözlerini kapadığın. Dokunamamaya eşdeğer hale geldi işte. Hoş, dokunmasaydım daha karlıydım belki de. İnanmasaydım başıboş köpekler gibi, güvenmeseydim kendime bile.


En ufak can yanmasında aklına mı gelecek böyle? Gör işte, tutuyor başka elleri. Tutuyor seni hiç aramamışçasına. Sen değil miydin avucundaki çizgileri ezberleyen? Sen değil miydin avucundaki çizgileri ezberlenen. Seni unutan o eller miydi parmağındaki huylanan noktayı hissizleştiren? İçini sessizleştiren, kimsesizleştiren.


İnandıklarım da elimden alınmış gibi, inanmaya çalıştığım şeylerse artık yasam. Bu zıtlık acıtıyor canımı. Sevmemeye çalışmak, zaten aşık olduğunu; istemediğini söylemek, halihazırda en büyük ihtiyacınken; doymak, daha susuzluğunu bile giderememişken.


Kimin elindeysen orada kal, kimin kulağındaysa sesin sadece ona çalsın tüm türkülerin. Kalbin gibi yaşa, kalbimdeki sen gibi yaşayamayacağın zaten aşikar. İrinde, katran karalarında, vefasızlıkta yeşereceğini sanan bir dala bin denizden su getirsen ne fayda? Bin deniz sen olsan bakacak mıydı maviliğine, yakamozuna? Oysa görülmemiş miydin gözlerini kapatanlar tarafından bile? Duyulmamış mıydı bilinmeyen dilde söylediklerin? Şimdi geriye dönme değil ileriye bakma vakti. Şimdi sevmek değil belki ama içine işlenmek vakti. Şimdi vakit seni unutmak değil, sensizliği hatırlamak vakti.


Şimdiden önceyse acıydı. İnkara girişmek memnuniyetsizliği getirir biliyordum. İyiye iyi dediğimdi yalnızca duyulan, kötüye zor dediğim değil. Zora kolay demekti zaten hatam, sırtındaki yüke ortak olmaktı inançsızlaştıran. Yükün değildi ağır olan, yüküne sebebiyet verendi, sebebine aşık olmandı. Başkasının sana yüklediğini benden bilmendi, tüm acını benden çıkartmandı. Başkasının aşkını bende büyütmendi. Şimdi o ellerdesin ama sen kolay yoldan kazanılmayan hiçbir sevgiyi istemezsin. Omuzlarımdan kalkan bu yük sırtımı dikleştirse de başım ihanetin karşısında eğiliyor. Senin ayıbın benim mahcubiyetime dönüşüyor, kendime karşı mahcubiyetime, olmayan kalbine yol oluşuma karşı.


Hakeza kolay olmadığım için bin gecem binbir hecene dönüştü, kırmaktan korkmadığın pencerene. Şimdiyse kır dök, ez tüm kırıntıları. Henüz söylenmemiş şeyleri duymayacaksın, senin için yazılmayacak sana çalınanlar. Zaten var olan şeyleri verecekler, yetineceksin yetmediğini bile bile. Artık sevilmenin cahili değilsin, senden sakınmadım değerini. Değersizliğini her hatanda sakladım sadece, kendime saygısızlığım seni kendi gözünde yüceltti. Ben seni sevdim, sen senden başkasını sevemem sandın. Senden başkası böylesine sevilmez sandın. Seni artık ben bile öylesine sevemem, sevmek de istemem.


Sen yanılgılarınla devam et, sana söylenenlerle, sarsılmayan dogmalarınla. Varlık kazan, gülüşünü tanımadığım bir bedene dönüş. Hangi harfi nasıl telaffuz ettiğimi unut ki adının yanında anılmasın adım. Saçlarımda kalmasın parmaklarının ağırlığı, tüm yalanların gezinmesin dokundukça saçlarım boynuma. Öyle bir git ki gelme geri. Öyle bir git ki utanayım bir kere gelmiş olmandan. Bir daha da gelme, bundan sonra umudum sadece Allah'tan...