insan ne zaman büyümüştür hatırlayabilir mi? bir süreç olarak kabul etmek bunu bir bakıma yanlış değil mi? bir kıvılcım, bir haber ile saçları ağarır benim bildiğim insanların; dayım mesela, kardeşinin vefat haberini gece yarısı aldıktan sonra sabah odasından çıktığında saçları bembeyazmış, annem öyle anlatır hep. işte bu gibi olayların farkına ne denli varabiliriz, yaşarken bunu düşünüyorum bir süredir. çünkü kendimizle alakalı dahil olduğumuz bu yolculuğun yol ayrımlarını, yokuşlarını ve bazen de engellerini en iyi şekilde yorumlamadan bir sonraki adımı atmak sağlıksız olur.


o yüzdendir ki duygusal olarak ağırlığı hatırı sayılır her olaydan sonra iki üç gün bitki süresi tanırım kendime. her türlü fiilden ve sonuçtan uzak; güneş ışığında tenimin kavrulmasından keyif alır gibi yaşarım. hatırı miktarda suya ve güneşe ihtiyacım olur sadece. midemden içeri iki lokma yemek girmesinde de gözüm yoktur, sıcak ve konforlu bir uykuda da.


eğer ki yaşadığımız bu ağır süreci bir kayaya benzetirsek kalbimizin ortasına oturmuş, o ağırlığa hemen dokunmaya çalışmayın derim dostlar. kayanın çevresinde oturun ve onu inceleyin, dokunun. sertliğini ve kırılganlığını hissetmeye çalışın. bazen kırabileceğiniz kadar hassas olan ağırlıklar mevcut olabilir fakat bazen o kaya öyle ağırdır ki kırmayı veya parçalamayı denemek nafiledir, elleriniz kırılır yumruklayayım derken. kayayı değil de dizlerinizi dövmeye başlarsınız benim gibi.