Bitti artık!
Kırıyorum kabuklarımı! Bana diktiğiniz korkuları yüzünüze fırlatıyorum bir paçavra gibi. Yalnızca annemin yumurtasına sığan kalbim ve bedenim bu dünyanın etrafıma ördüğü kabukları kabul etmiyor. Üstü açık mezarıma diktiğim gülleri hoyratça koparan adamların ve kadınların olduğu bu yerden yoruldum. İnsan insana kanat olmalı, kabuk değil. Gücünü kaba kuvvete değil sevgiye dönüştüren adamların gücünü tanıyorum yalnızca bu yeryüzünde. Gerektiğinde kendinden bile koruyan sevginin yüceliğine inanıyorum. Aşkın özgürlüğe dönüştüğü yeri arıyorum, bulamadan ölmek pahasına! Taşın bile emekle renklendiği bu dünyada, yazıklar olsun gri soluk karanlık ve rutubetli insanların varlığına! Nasıl uyanacaksınız kendinizin peydahladığı bu kabustan? İlla taş mı fırlatalım kafanıza! Yalnız biz sizin anladığınız o dilden anlamayız baylar, bayanlar! Biz taşa bile kalpler çizer onun üzerine üfleriz. Bir gün anlayacaksınız, geç olacak ama anlayacaksınız. Kendi ellerinizle zindana dönüştürdüğünüz dünyada kıydığınız insanları arayacaksınız. Zincire gelmez ruhlar, artık kendinize dolayın küflü zincirlerinizi. Rahat bırakın yeryüzünün özgür ruhlarını, kadınlarını!