Tutunamayanlar eseri ile tanınan Oğuz Atay’ın kısa ömrüne sığdırdığı değerli birçok yapıtı vardır. Atay, Korkuyu Beklerken’de öykülerini toplarken Tehlikeli Oyunlar’da bir başka tutunamayanı ele alır. Bir Bilim Adamının Romanı*’nda ise hocası olan Mustafa İnan’ı anlatır. Bu eser Mustafa İnan’ın ölümünden sekiz sene sonra yazılmıştır. İnan’ın da kurucularından olduğu TÜBİTAK’ın, onun hakkında bir biyografik eser oluşturmak istemesi üzerine yazma görevi için Oğuz Atay seçilir. Bu seçimde Atay’ın da mühendislik okuması kuşkusuz önemli bir etmendir. Onun hayatını yazacak bir kişinin de tıpkı onun gibi olması istendiği için Oğuz Atay’ın kendine has üslubu ile Prof. Mustafa İnan’ın yaşam öyküsü 272 sayfalık bir esere dönüşür.


O zamana dek ‘biyografik roman’ türünde eser veren nadir kişilerden birisi de Mehmet Emin Erişilgil’dir. Bir Fikir Adamının Romanı (1951) ve İslamcı Bir Şairin Romanı (1956) belki de Oğuz Atay’ın ilham kaynakları olmuştur. Atay’ın farklı üslubunun ilk izleri romanın başlangıcında göze çarpar. Kitap esas olarak iki ana bölümden oluşur. İlk bölümü kurgunun başladığı ödül törenidir. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun bilim ödülleri için taşralı bir gencin yaşlı bir adam ile karşılaşması ile başlayan eser, bu bakımdan okuyucuyu bir olay örgüsünün içine çeker ve Mustafa İnan’ın hayatı bu iki kişinin yapacakları araştırma için topladıkları bilgiler üzerinden aktarılır. İkinci bölüm ise İnan’ın hoca olmasından yaşamını yitirdiği âna kadar gelişen olayları kapsar.


İnan’a ait tüm bilgiler yaşlı adam sayesinde delikanlıya anlatır şekilde okuyucuyla paylaşılıyor. Ancak eserin asıl anlatıcısı bu adam değildir. Bu anlatıcı zaman zaman değişir şekilde yaratılmıştır. Eşi Jale İnan’ın bilgi verdiği kısımlarda, aktarım Jale Hanım'ın ağzından birinci tekil şahısla yapılıyor. Bu kullanım onun arkadaşları, öğrencileri ve çevresinden kişilerin konuşmalarında da görülüyor. Hatta Mustafa İnan’ın dediği ve demek istediği sözler de sanki o konuşuyormuş gibi yazıyor. Bu yüzden yazar, çoğu bilgiyi anlatırken, profesör ve gençten ayrılıp İnan’ın hayat hikayesini devam ettiriyor. Yaşam öyküsü genel olarak bir kronoloji takip etse de zaman zaman yaşlı adam vasıtası ile ileriye dönük bilgiler kısa bir şekilde paylaşılıyor. Oğuz Atay bu sayede yaşanmışlıkları bir kurguya oturturken okuyucuda da merak duygusu uyandırmayı başarıyor. Bu sebeple roman iç içe geçen iki olay örgüsünü bünyesinde barındırıyor. Dış olay örgüsünde hâkim bakış açıcı kullanılırken, iç olay örgüsünde yani İnan’ın hayat hikayesinin anlatımı sırasında kahraman bakış açısı tercih ediliyor. İlkinde yazar-anlatıcı iç içe iken, biyografi kısmında yaşlı adam âdeta Mustafa İnan’ın gören bir gözü, duyan bir kulağı olarak kullanılıyor.


Okuyucu da tıpkı eserdeki genç gibi ‘Kim bu Mustafa İnan?’ (s.13) sorusu ile karşı karşıya geliyor ve Anadolu’nun içinden çıkıp gelen daha sonra tüm dünyanın tanıdığı ünlü bilim insanı olan Mustafa İnan’ın yaşamında yolculuğa çıkıyor. İkinci bölüm ‘İlk Yıllar’dan itibaren geçmişe dönük bir anlatım yapıldığı için roman buradan sonra sık sık geçmişe dönüşlerle aynı zamanda İnan’ın hayatına dair ileriye dönük bilgiler verilerek de zaman geçişlerinin sık yaşandığı şekilde ilerliyor. Mustafa İnan’ın çocukluk yılları, şehir değişiklikleri, savaş zamanlarını ve İstanbul’a gelişi, öğrenim hayatı, yükselişi ve başarıları ilk bölüme konu edilmiştir. Daha sonra ise öğretmenlik hayatı, Jale İnan ile evliliği, yurtdışı çalışmaları, başarıları, akademik kariyeri ve ölümü anlatılmıştır. Hastalığının tıpkı onun hayatında da yavaş ilerlemesi gibi eserde de bu konu ağır ağır işleniyor. Bu süreçte onun her zaman yanında olan Jale Hanım da eserde önemli rol oynuyor. Mustafa İnan’ın özel hayatına dair tüm bilinmeyenler Jale İnan’ın ağzından, detaylıca aktarılmıştır. Onun dışında eserde İnan’ın birçok tanıdığıyla olan anılarına, yazışmalarına, görüşlerine de yer veriliyor. Eserde dünya genelinde tanınan Gauss, Newton, Cahit Arf gibi bilim insanları da sıkça yer almış, gerek İnan’ın ilgisi gerek de onun bir kısmı ile olan anıları anlatılmıştır.


Roman çoğu konu bakımından eleştiri niteliği de taşıyor. Özellikle eğitim sistemi bazen yaşlı adam tarafından bazen Oğuz Atay’ın seçtiği hâkim bakış açısına sahip anlatıcı üzerinden tenkit ediliyor. Bu eleştiriler çoğu zaman da Mustafa İnan’ın hayali konuşmalarında ve yazılarından örneklerle yapılıyor. Bilim insanımızın gencin zihninde canlandığı sırada döneme ve mevcut sisteme dair ciddi eleştiriler yer alıyor.


Nasıl bir insan olunması gerektiği de bu eser sayesinde Mustafa İnan’ın karakteri üzerinden anlatılmıştır. O, düzenli çalışan, zeki, dikkatli, bildiklerini pratiğe dökebilen ve daima hayatın içinde tutunmayı bilmiş bir kişidir. Yaşadığı zorluklara rağmen kendini sürekli yenileyip geliştirebilen bir karaktere sahip olması, onun dünya çapında bu kadar başarılı olmasını sağlamıştır. Üstün zekâsı ile her zaman kendi akranlarından daha başarılı olmuş, yeri gelmiş hocalarına bile ders anlatmıştır. Onun bu şekilde ilerlemesi insani yönünü koruması ve hep yardımsever olmasından kaynaklanır. Kitapta bu durum “Öğrendiklerini hemen arkadaşlarına anlatıyordu, içinden öyle geliyordu. Bu işten heyecan duyuyordu. Arkadaşları arasında önce ağırbaşlılığı ile bir saygı uyandırdı. Sonra, onların dilinden anlıyordu, problemleri onların anlayacağı bir dille açıklamasını biliyordu.”(s.37) şekilde açıklanır.


Mustafa İnan’ın bilim ile ilgisi dışında daha birçok alana duyduğu saygı ve bağlılık kitapta uzun uzun inceleniyor. Bu ilgilerin başında edebiyat ve dil geliyor. İnan özellikle Divan edebiyatına bağlı, sürekli Fuzûlî okuyan, kelimelerin kökenini ve değişimlerini incelemeyi seven ve bunları başkasına aktarmaktan mutluluk duyan biridir. Edebiyatla ilişkisi cümlelere öyle yansır ki, adeta insanı büyülü ama gerçek bir aşk hikayesinin içine sürükler. Kitapta onun çok yönlülüğü şu şekilde anlatılıyor:

“Aile çevresinde düzenli, ilişkilerine bağlı bir insandı. Üniversite çevresinde iyi bir hoca, dürüst bir bilim insanı ve kimsenin hatırını kırmayan bir idareciydi. Edebiyat çevrelerinde güzel şiir okuyan, derin kültürü olduğu anlaşılan biriydi. Yani bütün bunların bileşkesi miydi Mustafa İnan? Yoksa hiçbiri mi değildi? Bence de bütün bunların hepsiydi ve hiçbiri değildi.” (s.234)


Eserin ‘Her Şeyle Uğraşan Adam’ bölümünde Mustafa İnan’ın notlarından alınmış dile dair birçok örnek vardır. Onun araştırmacı ve fonetik ile ilgilenen yönüne değinildiği bu bölümde başka ilim dallarına dair de açıklamalar yer almakta. Felsefe, matematik, sanat, tarih onun ilgi alanı olan konulardır. Özellikle fiziğe dair terimler detaylıca tanımlanmış, bunların Mustafa İnan’ın hayatındaki önemine yer verilmiştir. Mustafa İnan tüm bu sayısal ilimlere dair terimlerde bile dilin önemini her zaman vurgulamış; dilini, geçmişini, kökenini, edebiyatını bilmeyen insanın bilimi yapamayacağının altını çizmiştir. O sadece bir bilim insanı değil geniş kültüre sahip ilim adamıdır da. Bu noktada batılılaşma süreci tarihsel açıdan ele alınıp değerlendirilmiş; doğu ile batının farklılıkları gerek bilim gerek kültür açısından incelenmiştir. Siyasetin eğitimdeki ağırlığına değinilirken Mustafa İnan’ın bu durumu düzeltmek için neler yapılması gerektiğine dair fikirleri de aktarılıyor. Sisteme yönelik yapılan eleştirilerde ise eğitimin neden ilerleyemediği gerekçe ve örneklerle destekleniyor. Yazar bu konudaki fikirlerini açıkça belli ederek profesör üzerinden aktarmaktadır.


Tüm bunların yanında eserde asıl tartışılan olgu ‘bilim’dir. Bilimden ne anlaşıldığı, neden gelişmediği, bunun için neler yapılması gerektiği, diğer alanlarda olduğu kadar bilime de insanların teşvikinin zorunluluğu, hayatımızın her yerinde olmasına rağmen neden yokmuş gibi gözüktüğü eserin başından sonuna kadar okuyucuyu düşünmeye sevk edecek şekilde işleniyor. Bunda hem Mustafa İnan’ın hem de mühendis olan Oğuz Atay’ın fikirleri oldukça etkilidir. Özellikle kitabın 238. sayfasında yer alan futbolcu ve bilim insanı karşılaştırması eserin bilim konusundaki özeti mahiyetindedir.


Cahit Arf’ın ‘Önsöz’ü ile başlayan kitap, İnan’a ait bir fotoğraf albümü ile sonlanmadan önce ‘Sonsöz’ olarak Mustafa İnan’ın oğlu Hüseyin İnan’ın yazısı ile noktalanır. “Bu kitap bir halk çocuğu olan Mustafa İnan’ın uluslararası ün sahibi bir bilim insanı oluşunun macerasıdır.”


*İnan, Mustafa (2014). Bir Bilim Adamının Romanı. İstanbul: İletişim Yayınları.