Aşamıyorum, geçmiş yıllara olan özlemim her geçen gün artıyor. O yılları hatırlatacak şarkılar dinliyorum, yine de olmuyor. Günler sanki ebelemece oynuyorlar, biri bitmeden diğeri başlıyor. Ne yapacağım ki? Ağlasam, gülsem neye yarayacak, bir zaman makinesi inşaa edemem herhalde. Ne yapacağım o zaman, nasıl geçecek bu özlem? Kötüyüm, ağlamak istiyorum fakat bunu bile yapamıyorum, gözyaşlarım düşmemeye yemin etmiş gibi. Belki de ben öyle alıştım. Yumruklarımı ve dişlerimi sıkıp kaşlarımı çatarak gözyaşlarımın düşmesini engellemek gibi. Üzülmemek, kırılmamak, öfkelenmek gibi. Üzüldüm, kırıldım, kim fark etti bunu? Anlatamadım neye kırıldığımı, neden bu gece uykusuz kaldığımı. Tek yaptığım kaba davranıp yumruklarımı sıkmaktı, dişlerimi de tabii. Tavana açılan ellerimin arasında yükselen dualar da terk etti beni. Tanrı bırakmaz sanardım, ibadet etmeyince o bile bıraktı. Tanrı bile karşılıksız sevmeyecekse beni, neden yaşıyorum hala? Masamın üzerindeki bıçak neden bileklerimi deşmiyor, kutunun içindeki silah neden kafamda patlamıyor? Korkak biriyim. Yaşamaktan hiç haz duymam fakat yine de kendimi öldürmek bana zor geliyor. Saydam bir fanusun içine kapanmış gibi, herkesi, her şeyi görüyorum ama olduğum yerden çıkamıyorum. Bu mahalleden, bu şehirden, bu dünyadan çıkıp ruhumu dinlendiremiyorum. Her yerde terör, şiddet, tecavüz, ölüm haberleri varken, onları izleyip maruz kalırken yaşamaya devam etmek işkence haline geliyor. Kirli zihinlerin fikirlerini duymaya dayanamıyorum. Kabzayı kavrayıp çekmek istiyorum tetiği. Önce insanlara, sonra kendime. Belki önce kendime, sonra kimseye çekemem zaten. Öfkelendim yine. Neden? Nefret ediyorum da ondan! Her şeyden, herkesten! Anlayışsız insanlardan, bencil köpeklerden, cahil ve kirli zihinlerden, pedofiliden, eşcinsellikten nefret ediyorum! Ne oldu bize? Nasıl bu hale geldik, kim öldürdü ruhumuzu, kim kirletti? Biz, biz kirlettik.