Yarım kalmış ve belki sonu hiç gelmeyecek senaryonun yazarlarıydık biz. Süre gelen ihtimalleri yok saymış birbirimizi seveceğimize inanmışız bir yaz gecesi. Olasılıkları düşünmeden mutlu olacağız diye özlemin ucuna ev inşaa etmişiz fark etmeden. Uçurumdan uçuruma atlamış, her yanımız kanarken kahkalar atmışız. Seni seviyorum demeyi çok görmüş ama birbirimize hayranlıkla bakmışız hep. Ellerimizi birbirine kenetlemekten hep korkmuşuz. Yanmak ve yakmak arasında ince çizgiden yürüyerek iyi olduğumuza, iyi olacağımıza inanmışız. Tüm sessizlikleri umut sanıp kesemize doldurmuşuz. Söyleyemediğimiz her kelime rakı masalarına meze olmuş, içtikçe unutulmuş. Kaç zaman öteden bulmuşuz birbirimizi de hiç bir olamamışız. Siyah beyaz bir karede renkli yaşamış, rengarenk dünyada renklerimizi soldurmuşuz umarsızca. Yürüdüğümüz yolun çıkmaz sokak olduğunu bildiğimiz halde manzarasına odaklanmışız. Geceleri günlere değişip rüyalara dalmışız. Kaderimizi kahve fincanındaki telvelerden öğrenmişiz. Noktasız cümleler kurup, virgülle yarım kalmışız bu risalede. Anılarımızı mavi bir sandığa koymuşuz, yıllar geçtikçe naftalin kokmuş sadece.Geleceği kumdan kalelerden inşaa etmişiz de dalgaların bizi yok edeceği aklımızın ucundan geçmemiş sevgilim.