Biz yarın babmın cezaevi çantasını hazırlayacağız, dedi kadın.


Salı sabah 11.00

Kahvaltıya oturmuştum. Evden çıkmak hiç istemediğim için her dakikayı hesaplayıp küçük kaygılar yaratıyordum. Sofrada çatal yoktu. Kendim için çatal amaya mutfağa gittiğim esnada kapı çaldı. Kardeşim, kim o dedi. Sonrasında bir aksiyon duymadım. Tekrardan kapı çaldı. Dur bir de ben bakayım dedim. Karşımda orta yaş üç erkek. Kardeşim komşunun adını söylüyor. Adam da cüzdanına kimliğini yerleştiriyordu. Bu senaryoyu hatırlıyorum. Sıçtım, dedim. Yine neye cevaplar hazırlayacağım acaba dedim. Buyurun dedim. Biz adres tespiti için geldik, kaç kişi kalıyorsunuz evde? Nasıl yani dedim. Kim var evde? Yani dedim kardeşlerim, klasik çekirdek aile. Artık sinirlenmiştim. Fark edildi. Sen biraz gerildin galiba dendi. E herhalde karşımda üç adam durmuşsunuz evimin içine kadar, kaç kişi yaşıyor diye soruyorsunuz.  Sağıma aşağıda durana da bakmıştım. Gülümsüyordu. İçimden daha da küfretmiştim. Neye gülüyor ya bu? Biz, dedi sivil polisiz. O da iyimser bir surat ifadesiyle(!) Adrese tespiti durumları için üç kişi olmak zorundayız dedi. Arkada duran kötü olan herhalde. Annen? Baban? Nerede? Ya sen ver babanın numarasını bize, biz onunla konuşalım.


(telefon ekranı göstererek babasına hızlıca attığı mesajı gösterdi.)


Hah ya dedim tamam. Buldum o gülen polisi nereden tanıdığımı. İki yıl önce bugün. Evin yukarı katına çıkmalarına müsaade etmediğim sivillerden biriydi bu. Yine arkada duruyordu. Bu sefer kapının aşağısında arama yapmaya kalkışmıştı. Ne oluyor ya hu kimsiniz demiştim. Harala gürele evime girdiniz.

Biz aşağı kapıyı sürgülüyorduk evde birkaç kadın, öylece tek başımıza. Sanmışlar ki babamı saklamışız. Boyu uzun bulurdunuz.

 Baban nerede? Diyarbakır’da. Emin misin? E ariyim konuşun. Tamam. Konuştular. Babam birkaç saate geleceğini söylemişti. Birkaç saat sonra babamdan bana mesaj gelmişti. Avukat O. N. Telefon numarası. Baktım babam aşağıda aynı ekiple. Henüz uykudan uyanmıştım. Akşama doğru beş. Ne olacak şimdi dedim. Ben de gelebilir miyim demiştim. Evim bir yas haline dönmek üzereydi. Babam oracıkta tutuklandığından habersizmiş, biz de. Napıcaz kıyafeti yok, parası yok, nereye götürüyorlar, ilaçları…

Biz iki yıl önce bu süreci geçirmiştik. Bir akşam yabancı bir numaradan anneme telefon gelene kadar. Salon babam evdeyken de açık olan televizyona rağmen çok sessizdi. Babam bir kurulan komisyonca beraat etmiş ama hafta sonuna denk geldiği için ve memuriyet de kapandığı için eşyalarını sonra almak kaydıyla çıkmış. cezaevi yakınındaki benzinlikten annemin telefon numarasını bulana kadar numaraları çevirmiş. Koşarak arabaya indik. Hayat çok zor gelmişti. Ondan da dinleyince orada çok daha zormuş. Her zaman alışık olduğun dışarıya adım atacağını zannederken üstüne kapanmış ardı ardına kapılar. Elli beş yaşında hiçbir suçu olmayan bir adam.


Pazartesi’yi bekliyorum bu gece de. Ya kıyafet yönetmeliği nasıldı diye tarama yaparken kendimi bulunca bu hissi karşıladım. Zorluk. Biz şimdi babamın cezaevi için çantasını hazırlayacağız. Gelmemizi kabul eder mi acaba?