beni bu aksak bakışlardan al, götür

ve tökezleyelim renklerin gürültüsüne

neyse yağmuru beklemek, susmak neyse

beni kahpe ezberlerden toz getir böylece

ki uçuşalım tasasında kelebeklerin

bizi hatırlasınlar yirmi ayrı yerimizden

tereddütsüz tükürsünler göklere bizi

umalım ki aşk -şakakta bağıran tuz tanesi-

bir kez olsun adımızla seslenmesin


bizi unutsunlar yirmi ayrı yerimizden

kıpırdat parmaklarını, rüzgara çiz bizi

izimize dökülsün salyası şehrin

uğuldasın otobanlar kuyruğuma basmadan

büyüsün yastığıma attığım faça

ve yeniden doğrulayım bir türkünün hatırına

bir elimde muska, öbüründe Buscopan

bu kamburu kahkahayla kardım sana


ben bunları çok öncedendir ölüyorum

dizlerime dolanan o muğlak yaz da biliyor

susuyoruz nasıl güzel, susuyoruz kapkara

eksik anlatmak daha zor anlatmamaktan

işte yağmur yağıyor ıslanarak bana

perişan bir utanç şimdi dilimi kabartan


evin en güzel yeri ve artık geri dönmediği

sokakların ucuna mor kefenler yamarken

sırtımla ve valizlerle ve çok kırılmış seslerle

oyulmuş gözlerle dönerken benden

nefesinle ayıkla beni çömez ölümlerden