Her toplumun kendine ait sancıları vardır. Yıllardır bizim toplumumuzda da bu sancı kadın olmakla ilgilidir. Kadın olmanın zorlukları, kadın olmanın yükümlülükleri, kadın olmanın çilesi gibi pek çok kelime ve cümle ile gerçekten kadın olmanın çok ama çok ağır bir yük olduğunu durmadan hem beynimizde hem bedenimizde sürekli hissederek yaşadık.
Peki, bu zor hayatlar bölümündeki kadınları savunanların hayatı gerçekten bu kadar zor mu?
Ekranlar karşısında ve kitaplarda tüm bu kadın haklarını savunanların, bağıra çağıra feminizm naraları atanların hiçbirinin hayatı çilekeş kadınların hayatından ibaret olmadığından seslerini duyurabiliyorlar. Sesini duyurabilen kadın zaten belli bir özgürlüğü yakalamışken kim bu özgür olmayan kadınlar?
İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun annelerine bir mikrofon uzatalım, bir kalem verelim.
Bu kadınların isteklerinin kıyafet özgürlüğü, sokakta gece rahatça yürümek, cinsiyet eşitliği veya özgürce gülüp eğlenebilmek gibi istekler olduğunu mu zannediyorsunuz?Asla böyle bir durum söz konusu değil.
Bu kadınlar doğum günlerini bile bilmeyen kadınlar.
Bu kadınlar hayatları olmayan kadınlar.
Bu kadınlar bebeklikleri, çocuklukları olmayan kadınlar.
Bu kadınlar genç kızlıkları olmayan, genç kız olacakları zamanlarda babalarının seçtiği ve yine karşısında genç erkek olamamış bir çocukla evlendirilen kadınlar.
Bu kadınlar evlendiklerinde eş olamayan kadınlar, çünkü bu kadınlar erkeğin ailesine hizmet etmesi için anne babaları tarafından programlanmış kadınlar.
Köle olmuş kadınlar.
Dayak yiyip babasının evine gittikten sonra tekrar babasından dayak yiyip o adamın yanına gönderilen, hayatı boyunca kendinin de asla fark etmeyeceği travmalarla dolu anne olmuş kadınlar.
İşte bu kadınların dertleri bizim gibi ülkelerin ortak dertleri.
Bu yazıyı bağlayacağım asıl konu kadın hakları değil, ülkemizin neden bu durumda olduğu.
Mutsuz anne, sevgisiz bir evlilik, birbirlerini sevmeyi bilmeyen karı kocaların dünyaya getirdiği mutsuz, görgüsüz, sevgisiz ve eğitimsiz insanlar topluluğundan oluşan bu ülke. İşte bu bizim ülkemiz. İşte burası gerçek Türkiye.
Gelişememe sebebimiz, saygısızlığımızın sebebi, cehaletimizin sebebi tamamen bu saydığım sebeplerden.
Ne din, ne ekonomi bizi kurtarır. Bizi yalnızca bilinçli ve akıl sağlığı bozuk olmayan ebeveynler kurtarır.
Gerçek özgürlük için Anadolu’nun tedavi edilmesi, Anadolu’nun bilinçlenmesi, Anadolu’nun gelişmesi lazım. Bizi ancak Anadolu’nun doğurgan kadınlarının mutluluğu kurtarır.