Bir şeylerin olmadığını düşünüyorsun, yapamıyorsun, bu dünyada sana ait hiçbir şey yokmuş gibi düşünüyorsun, yaşama uyum sağlayamıyorsun. Kendini hep dışarıda bırakıyorsun hayattasın ama ne yapacağını bilemiyorsun. Her şeyin seni yalnızlaştırdığını, içinde çırpınıp durduğunu hissettiriyor değil mi? Evet tam olarak böyle düşündüğün için bu dünyada sana uygun hiçbir yer olmayacak
Sık sık kendime dışarıdan bakıyorum. Hayat amacımın ne olduğuna sadece ben karar veriyorum o yüzden daima içimden geçenleri takip etmek için mutlulukla çıldırıyorum. Bu yaşa kadar boktan şeyler yaşasam da bu böyleydi, bu yaştan sonra da böyle olmaya devam edecek buna inanıyorum. Bana yalnızca gerçekleri kalbim gösterecek, ölene kadar gezi planlarım, yaşama hevesim ve var olduğumu hissettiren her şey için içimdeki o heyecanı hissedeceğim. Tutkularım, neşem, heyecanım belki de bu dünyadaki bana verilmiş en güzel hediye. Bütün hayatımı bir şeylere karşı gardımı alarak yaşayamayacağımı biliyorum, biliyoruz çünkü biz kusurlu ama mükemmel insanlarız...
Karşımdaki insanlar bana değer vermeyince çekip gitmeyi, ait hissetmediğim herhangi bir yerde durmamayı, sonu kötü de olsa inandığım şeylerin peşinden gidip öğrenmeyi ve bir çok şeyi öğrendim ama daha öğreneceğim çok şey var o yüzden üzülmekten korkmuyorum. Kendi gerçeklerim var, içine salındığım şeylerde sızlanmak, şikayet etmek yerine çözüm yolu arıyorum çünkü ben o yoldan keyif almak istiyorum, her zaman gidilecek daha fazla yolumuz var. Bana özel bir şeyler lazım, ikna edilmiş veya oldurmaya çabaladığım bir şeyler değil. Yaşamak için çıldıran, konuşmak için çıldıran, her şeyin aynı anda olmasını mümkün gören ya da içi boş laflar etmeyen insanların peşinden gitmeye her an hazır bir ruh...
Rilke “bak şimdi dünyaya, kuş uçtukça genişliyor gökyüzü” demişti, benim de yaşadıkça, anladıkça, iletişim kurdukça genişliyor dünyam.
Müziğin sesi aç, sonsuzluğun sonuna beraber gidiyoruz...