Yine bir değil, birçok can kaybedildi; şehitler verildi. Annelerin o sesleri kulaklarımdan çıkmıyor.


"Ben oğlumu size böyle mi verdim, bana böyle teslim ediyorsunuz?" diyerek haykırışları duymak, göz göre göre boğazlarımızın düğümlenmesine neden oldu. Ne o annelerin acısını hafifletebildik, ne de sorunları çözebildik. Çaresizlik içinde görmek ve duymak, o acının şiddetinde deprem olsa ne dağ kalır ne de tepe; her yer ova olur.


Kum tanesi gibi göz yaşlarımız, gözyaşlarına eşlik eder. Ne ben konuşabildim, ne de o analar bir şey diye bildi. Boğazlarımız düğümlendi, sadece hıçkırıklar arasında göz yaşlarımız her şeyi anlattı.


Ne dün, ne bu gün, ne de yarın başka bir şey için adım atılacak gibi değil. Göz pınarlarımızın kuraklığında, sadece çöl misali o fırtına içinde ne adım atabiliyorum, ne de sesimi duyurabiliyorum.


İçimdeki ateşi anlatacak bir şey yok.