Öyle boşluklar vardır ki yerine ne koyarsanız koyun dolmaz, dolduramazsınız. Bazen bazı şeyler mümkünsüz işte. Kaç kez daha yaralanır yürek? Bir yara kapanmadan başka bir yara açılıyor. Ben de çok istiyorum güzel şeyler yazmak, güzel şeyler söylemek ama ne kaldı ki? Geriye kalan kocaman bir boşluk.


Gitmeliyim belki! Ama nereye bilmiyorum. Kalmalıyım belki de ama nerede? Bak, kıvılcımlar saçmakta yüreğim, yorgun şu zavallı ruhum bir dinginlik aramakta. Dinlenmek istiyorum bambaşka bir ruhla.


Koca dünya, ne hale geldik; bildiğim her şey artık bildiğim gibi değil, hepsi anlamını yitirdi. Tanıdıklarım eski tanıdıklarım gibi değil, hepsi değişti; niye böyle oldu ki kalpler? Neden bu kadar uzaklaştılar birbirlerinden sonsuz boşluklar gibi? Tedavisi bulunabilir mi bu uzaklığın?

Tekrar dünyaya sevgi hakim olabilir mi zavallı, yaşlı dünyanın ömrü bitmeden? Peki ben bambaşka bir kalbe sesimi duyurabilir miyim? Duyabilir misiniz beni? Hiç görmeseniz de tanımasanız da ruhumun, kalbimin sesini duyabilir misiniz? Geceyi dinliyorum ben şimdi, asla eskisi gibi parıldamayan yıldızları duymaya çalışıyorum, çok silik de olsalar görebiliyorum ve bunun için karanlığa minnet duyuyorum.


Bu yüzden belki de bu karanlık zamana teşekkür etmeliyim, daha çok çabalamalıyım bana göstermek istediğini görebilmek için. İllaki sebepsiz olan hiçbir şey yoktur görebilmeyi başarabilene...