bahar göğsümü

           rüzgarla taşırıyor

oysa ben

yabancısıyım yanan suyun.

ben hep,

büyük bir umutla baktım yüzüme

yüzüm:

en çok kendi gözlerime bakarken

sana dair şeyler gördü.

her gün doluyor

          içim umutla.

rüzgarlara karışıyorum,

          kül gibi değil

kan ve çiçekler gibi değil;

yaşayan bir şey gibi

         belki güz zamanı

belki gerçek bir sevgi çocuğu

         -bir piç gibi-

ıslık çalarak, ellerim sımsıkı yumruk

avuçlarımda nehirleri tutuyorum

ayaklarımda yorgunluk, aklımda atlar.

ve işte deniz

            bakarken büyük bir hayranlıkla,

ardımızı döndüğümüzde

            özlemeye başladığımız

büyük gemilerin boyası;

yosunlu, yeşil

               masmavi;

               gümbür-gümbür deniz.

benim gövdem

kurşundan, çelikten

bin cevherin altınından yapılma sanırdım.

               onca mızrak yarası

               onca heves ve kayıp

               taşmaz, sığardı gövdeme.

sevgine dayanırdı etim

kuş yuvalarına

               haksız bozgunlara

dayanırdı;

sapsarı gidişine

                          ve onca bulutlu merhabaya.

gidişin gökyüzünün kızgın hali.