Çok düşünmüşümdür dingin bir boşluk üzerine. Baygın bakışların ardından amansızca peyda olan, o umarsızlığa yakın umutsuz haletler üzerine. Düşüncemin sürüncemede kalacağını da kabul etmişimdir başlıca halde, zira herkesin boşluğu boykot edercesine, yaşamı kendine has ve özgü. Örgün hiçliğin yolu, o boşluğun kenarından sivrile sivrile yürürken acabaya mahal vermek kaygısı içinde geçiyor.


"Bir şeyler yapıyorum; yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum, yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum, ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir boşluk var."

(Zülfü Livaneli)


Tam olarak bundan ibaret hislerim. Hüzünden öte yol yok gibi ya bazen, omzumuza dokunup yine bana kaldın, diyen. İşte yineleye yineleye ben bu kalışları, hepten hüznün oldum, boşluğumla. Mührü kavgama çakmış çatıklığımla.