Venüs ve Mars asıl adı Alessandro di Mariano di Vanni Filipepi olan ama çoğumuzun Sandro Botticelli (Küçük fıçı, anlamına gelen lakabı) olarak tanıdığımız Rönesans ressamı tarafından yapılmış ve Londra’daki National Gallery Müzesi’nde bulunmaktadır. Botticelli, Muhteşem Lorenzo dönemine denk gelmesi sebebiyle şanslı olarak nitelendirebileceğimiz bir sanatçıdır. Lorenzo Medici’nin desteği ile eğitim alıp ressam olan bu isim; söz konusu eserinin dışında Venüs’ün Doğuşu (1486), İlkbahar (1482), Fortitude (1470), Müneccim Kralların Tapınması (1475) gibi önemli eserlerin de sahibidir.
Botticelli konu seçimini çoğunlukla din ve mitolojiden almaktadır. Tasvir ettiği sahnelerde figürleri yoğun olarak kullandığı kompozisyonlar yaratmış, kendi üslubunu geliştirmiştir. Tablolarında ilahi karakterleri betimlemesi dine düşkünlüğünden değil, güzelliğe ve zarafete olan düşkünlüğündendir. Venüs ve Mars tablosunda da yine mitolojik bir hikâyeyi, aşk ve güzellik tanrıçası Venüs ile savaş tanrısı Mars’ın gayrimeşru ilişkisini betimlemeyi seçmiştir.
Hesiodos’a göre denizin köpüklü dalgalarında doğmuş; güzelliğin, aşkın, şehvetin ve cinselliğin tanrıçası olarak bilinen Venüs (Aphrodite), (Botticelli’nin "Venüs’ün Doğuşu" adlı tablosunda bu doğuş söylencesi anlatılmaktadır. Tabloda kullanmış olduğu poz, Praksiteles’İn MÖ 330 yılında yapmış olduğu Knidos Afrodit’i heykelinde kullanılan pozun neredeyse birebir aynısıdır.) Jüpiter’in (Zeus) ısrarı üzerine istemediği bir evlilik yapacaktır. Ateşin ve yanardağların tanrısı; sanatın, silahların, demirin ve tanrılarla kahramanların zırhlarının üreticisi olan Vulcan, annesi Juno’dan (Hera) intikam almak için onu tel kafeste mahsur etmiştir. Serbest bırakmanın koşulu olarak da Venüs’ün kendisiyle evlenmesi olduğunu söylemiştir. Jüpiter bunun üzerine Venüs’e evlenmeyi kabul etmesi üzerine ısrar etmiş ve onu ikna etmiştir fakat Venüs bu evlilikten hiç memnun değildir. Kendisi aslında Juno ve Jüpiter’in diğer bir oğulları savaş tanrısı Mars’a âşıktı ve bu karşılıksız bir şey değildi.
Vulcan’ın demir madenine inmesiyle Mars ile Venüs gizlice görüşerek sevişirlerdi. Gece buluşan âşıklar gün ile birlikte gizlediklerinin görünür olacağından korktukları için Mars, buluşmalarında arkadaşı Alectryon’u güneşin doğuşunu kendisine haber vermesi için gözcü olarak bekletmekteydi. Alectryon bir gece uyuyakalmasıyla Güneş âşıkları görmüş oldu. Çok zaman geçmeden Vulcan’ı olan her şeyden haberdar etti. Ertesi gece için hafif ama çok kuvvetli madeni bir file hazırlayan Vulcan, bunu yatağa ve bir ucunu da tavana bağlayarak onları yakalamayı plandı. Böylelikle onlar yatağa girdiklerinde file büzülecek ve yaptıkları ahlaksızlığı diğer tanrılara gösterebilecekti. Nitekim yaptığı plan istediği gibi uygulandı ve âşıklar kendilerini seyreden tanrılar arasında çıplak kaldılar.
Tabloya gelecek olursak arka planında Venüs’ün atribüsü olan mersin ağacı korusu yer alırken önde çayırların üzerinde Venüs ve Mars karşılıklı yatmaktadır. Venüs uyanıktır ve Mars’ın uzandığı yöne doğru bakmaktadır fakat direkt olarak ona değil. Mars ise uyumaktadır. Her ikisinin de karşılıklı olarak uzandığında yola çıkarak ikilinin cinsel bir birlikteliğe girdiklerini ve bu birliktelikten sonra kendilerini rahatlamış ve sakin buldukları gözlemlenebilmektedir. Mars Venüs’e göre daha dingin ve sakindir. Savaş tanrısı olarak bildiğimiz Mars silahsız ve savunmasız bir halde çıplak ve kaslı antik dönem erkekleri gibi gösterilmiştir.
Botticelli Marsı bu şekilde resmetmesindeki mesaj aşkın savaşı yendiğini göstermek istemesidir. Aynı zamanda günümüzde de tiye alınan cinsellik sonrası artmış olan prolaktin hormonunun verdiği uyuma isteği ile fırçası aracığıyla dalga geçiyor olabileceğini düşünüyorum. Etrafındaki faunların da Mars ile eğlenir gibi görünmelerinin bunu pekiştirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Venüs kontrollü ve daha çok kendinde olarak ifade edilmiştir. Bu tabloda Venüs’ün daha baskın olduğunu dile getirebiliriz. Venüs döneminin çağdaşı, güzel bir Floransalı kadın olarak altın rengi saçları ve bordürleri ile saçlarının uyum içerisinde olduğu beyaz bir elbise içerisinde resmedilmiştir. Venüs’ün saç örgüsü elbisenin bordürüne dönüşmektedir. Böylelikle üzerindeki elbise çıkarılamayacak bir şekilde resmedilmiştir. Botticelli bunu Venüs’ün sadakatsizliğine rağmen iffetini vurgulamaya çalıştığı düşünülmektedir.
Tablonun ortalarında konumlandırılmış üç keçi faun görülmektedir. Mars’ın miğferi, mızrağı ve kalkanıyla oynamaktadırlar fakat Mars bunlarla uğraşamayacak kadar kendinden geçmiş bir sarhoşluktadır. Çocuk faunlardan biri Mars’ın kulağına Venüs’ün atribüsü olan Triton kabuğunu üflemektedir ve Mars’ın sese uyanmaması ise aşkın savaşı yendiğini pekiştiren bir ayrıntıdır.
Aslında Mars’ın uyukluyor olmasının sebebi olarak farklı bir düşünce daha vardır. Sanat tarihçisi David Bellingham tablonun sağ alt köşesinde yer alan bitkinin Datura stramonium (boru çiçeği ya da dikenli elma) bitkisi olduğunu belirtmiştir. Söz konusu bu bitki halüsinojen etkisi olan bir bitkidir ve kullanıldıktan sonra bayılmaya ve uyuşukluğa neden olabilmektedir. Kimilerince kökeni Kuzey Amerika olan bu bitkinin 1480’lerde İtalya’ya nasıl ulaşmış olduğu sorgulanmakta ve Bellingahm’ın fikri reddedilmektedir. 2017 yılında National Gallery bu bitkinin “dikenli elma” olarak tanımlanmasını onaylamıştır.
Botticelli’nin arzu ve erotik aşk tanrısı olan Cupidler yerine aşk ve zevk için yaşayan faunlara yer vermiş olmasından hem antik kültürün hem döneminin sanatına hakim olduğunu kanıtlamaktadır. Botticelli’nin bu seçimine şair Angelo Poliziano’nun resmin yapıldığı dönemde yazdığı şiirinde "küçük keçi ayaklı" faunlardan bahsetmesinin sebep olduğu düşünülmektedir.
Botticelli’nin bu eserinde model olarak Giuliano de’ Medici ve Simonetta Vespucci’yi kullandığı söylenmektedir. Giuliano’nun resmin yapıldığı kabul edilen en erken tarihten (1483) beş yıl önce bir suikaste uğramış olması (1478), Simonetta’nın da 1476 yılında ölmüş olması bu ihtimali sorgulatıyor olsa da hala onlar olduğu söylenmektedir. Ayrıca bu ikili arasında romantik anlamda da bir ilişki olduğuna dair efsaneler üretilmiş olsa da tablodan önce ölmüş olmaları dolayısıyla bu söylentilerin gerçek olmasına pek ihtimal verilmemektedir.
Birçok sanatçıyı etkilemiş Rönesans hümanistleri arasında ismini sayabileceğimiz Botticelli’nin en değerli tablosudur, gibi iddialı bir cümle kurmak istiyorum. Bedenler ve formlar üzerinde işçiliğiyle yeteneğini ve ayrıntıların seçimiyle geçmişe ve çağına ait olan kültürel bilgisini etkileyici bir biçimde aktardığı, seyir keyfi yüksek olan bir eserdir.
Kaynakça:
· https://tr.wikipedia.org/wiki/Ares
· http://www.antiktarih.com/2018/06/02/mitolojik-perspektifte-aphrodite-venus/
· https://tr.wikipedia.org/wiki/Vulcan
· https://en.wikipedia.org/wiki/Venus_and_Mars_(Botticelli)
· https://www.loveinartsz.com/venus-ve-mars/
Yazar: Özge Altıntop