Düşünün

Öyle bir cemiyet ki kimse ifadelerin gizemini bilmiyor, konuşamıyor ve hiç de susmuyor hiçlik zırvalarıyla.

Tüm bu huysuz, koca insanlar birbirlerinden olabildiğinde uzakta, duvardaki saate gömülü şekilde saniyelerle dost oluyor.

Günlerini yaşlı bir teyzenin buruşmuş göz kapaklarını açıp kapatması kadar hızlı, yorgun yürüyüşü kadar da yavaş geçirenler kendilerinden de yaşamın ellerine verdiklerinden de bihaber.

Öylece süzülüyorlar boşlukta görmeden, bilmeden, anlamadan ve en önemlisi hissetmeden.

Düşünün ki bu insanlar için tek önemli olan ruhlarının rengi kadar sivri ayakkabılarının rengi olsun.

Düşünün ki zihinlerinde rugan ayakkabılarını en iyi nasıl parlatabileceklerinden başka bir şey olmasın.

Düşünmek zor, epey zor.

Dilerdik ki bu koca insanların elleri bir kez olsun açılmamaktan tozlanmış pencerelerinin tozuna bulansın.