Kötüyüm ve iyileşemeyeceğimi düşünüyorum. İçimde nefret yok, dev gibi bir hayal kırıklığı var. Yaklaşık yirmi yıldır belli dönemler çok daha yoğunlaşan dev hayal kırıklığı. Beni bu insan yapan, içimdeki potansiyel kötüyü dışarı çıkaran, beni gardını almış bir şövalyeye çeviren, tüm yaşama sevincimi götüren, beni bana düşman eden biri var. Verdiği çok büyük ruhsal zararlar var, yanında fiziksel zararlar da ekleniyor. Onu affedebileceğimi düşünmüyorum. Kaygılar içinde boğuşan bir insan oldum, sebep oldu. İçimde hissetiğim o gücü her yıktığında yeniden inşa etmeye çalışıyorum. Yazamıyorum çünkü içim de çok karanlık yerde. Yazdıkça aydınlığa çıkacak belki ama her hamlesiyle içime kapanıyorum. Onun yaşattıkları yüzünden geleceğe peşin hükümler veriyorum. Kim neden birinin hayatının altını üstüne getirir? Üstelik hayatımın altı da üstü kadar fena geliyorken. Hayatımda en büyük yarayı tam da buradan aldım. Sevmeye, sevilmeye, güvene inancım kalmadı. Ara ara toksik pozitif olurdum. Artık sadece kendini zehirleyen biriyim. Tüm bunları biri yüzünden yaşıyorum. Seni affetmedikçe hayat karşıma çıkaracak tüm bu hasarlı yanlarımı. Gözlerimdeki ışık yok, hayallerim yok. Yaralanmamış olsam yarayla alay ederdim belki ama çok derinden yaralıyım. İnsanların yaşamak, yaşama tutunmak, hayatta kalmak gibi dertleri varken; benim batılı ruhsal sorunlarım varmış gibi geliyor bazen. Bir hayatım var, bir de derinden aldığım yara. Daha iyi cümleler kurabildiğim zamanlar olmuştu. Nasıl bu kadar zarar verebildin, neden tüm bu yaşananlar? Neden beni karanlığa itiyorsun? Tüm bunları yaşatmaya yetkin olmamalı. Bir zamanlar sevgim vardı, acıyordu, hem de çok. Artık sevgim de kalmadı. Neden acıyorum hala? Her şeyi geçtim kendime acıyorum, nasıl bu hale geldim? Nasıl geçecek, nasıl seveceğim, nasıl tutunacağım? Başımı yastığıma koyuyorum, gözlerim doluyor, zihnime bin bir düşünce toplanıyor, kulağıma doğru akan göz yaşı ve kapanış. Başımı yaslayacak bir omuz acizlik gibi geliyor. Her zorluğa tekme atmalıyım sanki. Güçlü durmaya çalışıyorum, kendime yetmeye çalışıyorum ama kendime yetecek gücü de yitirmişim. Yok, bulamıyorum. Hayatıma bu kadar anlam yüklemekten nefret ediyorum. Ne olurdu şu anda yaşasaydım sadece. Yarını düşünmeden, geçmişe gitmeden, şu anda olsaydım. Geldim gideceğim, şu an iyi olmalıyım, şu an olmak istediğim insan olmalıyım, kendimi haykırmalıyım. Ben çok hayal kurardım, bundan bu kadar yıkılmam. Zamanla çatlamış duvarlarım. Henüz yıkıldım mı bilmiyorum. Yıkılmış olsam da kabul etmem muhtemelen. Bilime inanmayan, gözümle de görsem inkar eden biri olurum. Temelim sağlam atılmış belki ama liyakatsiz insanlar gelmiş başıma, çıkmış katları. Ülkem gibiyim galiba. Tüm bu gördüklerim beni neden hayatta olduğuma karşı düşündürüyor. Tüm bu acılar neden sanki? Her şey bitiyor, sevgi de. Ama derinde yer bulan acılar hiç gitmiyor. Yaş alıyorsun, kalıp büyüyor, içindekiler duruyor hala orda. Unutuyor gibi oluyorsun, rüyana geliyor, sabahın beşinde ağlayarak uyanıyorsun. Böyle kederli bir insan olacağımı bilsem dünyaya gelmek istemezdim. Evet, ben hassas kalpliyim. Belki de cehenemim bu dünya.