Balkonum yıkılırken gözlerime misafir olan mehtaplı gece ruhumun yükselişine ışığı solarak şahit oldu.


Sanki güvenmek istediğin kişi ben değilim artık. Başkası olmasını dilerdin gibi hissediyorum. Üzgünüm, karşına çıkamam, adını söylerken dahi yüreğim burkuluyor. Adın bile benim sesimle somutlanmak istemiyor sanki. Sulamayacağın bir çiçeğim ben artık. Sulasan da istediğin gibi açmıyordu çiçeklerim. Zihnimin karanlığını engelleyemediğim için özür dilerim. Artık dürüst olamam, senden de bunca zaman böyle ağır bir şeyi beklediğim için özür dilerim. Ben gitmeyi başaramıyorum fakat gitmeler senin diğer adın. Hoş kal. 

 

24.11.21

 

Tanrı'dan iyi bir gece dilerim senin için. Gökyüzündeki yıldızlar rüyalarını aydınlatsın; ay, kalbini ferahlatsın isterim. Yürüdüğün yollarda gölgenin tozuna bakıp hayaller kurmayı dilerim. Gözlerinden dökülen gökyüzünü gecenin lacivertinden sakınabilecek bir güç, o gücü sana ulaştırabilecek asalet dilerim. Tanrı'dan seni sakınmasını dilerim, gözlerinde huzur bulabilecek her canlıdan seni sakınmasını... huzur sana yetiştiğinde hâlâ burada olmanı dilerim. Olmazsan dahi yokluğunla yetinebilecek bir ruh dilerim. Keşke biraz değerim olsaydı da seni dileyebilseydim ama bu da kafi, sen için diliyorum. Elbet bir gün yeryüzünün izniyle çölüme ayak basarsın ve ben bu sefer Tanrı'dan sana iyi bir gün dilerim. Bu sefer kumların saçlarında dans edişini engelleyebilecek bir hediye dilerim. Kumrallığını kıskanan çöle, huzur sana erişebilsin diye bir vaha dilerim. Kervan dilerim yüceliğine övgülerini sunup değerini sana hissettirsinler diye. Gün mukadderata uyma yolunda ilerlerken ikindi güneşinde sana ulaşmak için yanmayı dilerim. Sana değen havanın bana yol göstermesini dilerim. Sana ulaşabilmeyi, şayet ulaştıysam ulaştığımda gözlerimin hüzünden yanmamasını, göğsümü bıçakların sarmamasını dilerim. Haddim olmayarak Tanrı'dan seni dilerim. İyi hayat dilerim. İyi gün ve gece.


01.20

25.11.21

 

Giderken İlham Bey'i de götürmek zorunda mıydın? Yazılarımı da benden ayırmak zorunda mıydın? Doktor, bedenimin kuralsız hücrelere ev sahipliği yaptığını söyledi. Neremden tutup destek olmak isteseler ellerinde kalacak, çürümüş bir bedene evrildim yokluğunda. Gitmek senin tercihin miydi, yoksa hayat biz planlar yaparken üzerimize ayrılığı mı bırakmıştı? İçimde kopan fırtınalar mı soğuttu beni senden? Veyahut bana güvenip sıcaklığıma sığındığında avuçlarıma bıraktığın kalbine sımsıkı sarılmadığımı görmen mi? Dürüst mü olayım yine? Yine bu yükü yükleneceğim demek senin için. Çok korktum. Kalbini sımsıkı sararsam sıcaklığı ruhuma iyi gelir, zihnimden sızan katran karası düşünceleri insanlar beni gömmeden önce değiştirebilirsin diye korktum. Çünkü sen koca okyanusta oltama takılıp canlı kalan tek balıktın. Özür dilerim, yeterince iyi değilim. Ruhum çoktan parçalara bölündü. Mermerden yapılma kırık bir gül sipariş vermeliyim bedenim henüz vazgeçmemişken. Biliyor musun, ellerim hala senin için çabalamanın peşinde. Ellerim üşüyor. Kanım iyiden iyiye çekildi bedenimden. Bir de sensizliğin soğukluğu var beni baştan başa saran. En son gördüğüm rüyada “Haklıydım.” demiştin bana. “Eninde sonunda korktuğumu yaşayacağız.”

 

Yaşadık. Onun da en afilisini yaşadık Kondüktör Bey. 

 

01.40

27.11.21

  

Ben büyük adamların yanında minik bedenimle boy gösteriyorum. Zihnimden akan düşünceleri onların olgunluklarının yanında çocukmuşum bahanesi altına sokabiliyorum. Ben, büyük adamların yanında kendim gibi hissediyorum. Küçüklüğüm prangalarından kurtulmak zorunda kalmıyorum. Bunun bir korkaklık olduğunu öne sürmeyin lütfen. Nelerin boğazıma dizildiğinde haberiniz yok. Nelere maruz bırakıldığımdan, omuzlarıma ne yüklediklerinden haberiniz yok. Bunları haberiniz olsun yahut bana üzülün diye demiyorum. Beni kendi halime bırakın. Artık uyanmak istemiyorum. Ayaklarımı basabileceğim sağlam bir tahta kalmadı hayat basamaklarında. Ağaçtan ağaca parkurlar üzerinde yarışırkenki hayatta kalma çabam takdire şayandı doğrusu. Artık onu içimde bulamıyorum. Artık onu içimde bulamıyorum. O ceketini alıp gitmedi. Bundan anlamalıydım geri dönmeye gitmediğini. “Bende seni hatırlatacak bir şey bile kalmasın ama sen beni ölene dek unutama.” der gibiydi ceketini alışı. Omuzlarına hüznüme eşlik eden yağmurlar damlamış. Dilerim güven ve huzur kol geziyordu sokaklarında.

 

Her defasında farklı konudan başladığım yazılarımın eninden sonunda seninle ilgili olması artık canımı yakmaya başladı. Yazılara tümör bulaşır mı doktor? Benimkilerine bulaştı. Zihnimden bulaştırdım. Toparlıyorum kendimi izninize sığınarak. Dediğim gibi artık uyanmak istemiyorum, lütfen batan gemiyi seyre dalmayın rica ediyorum. Ruhum inciniyor. Gözünüze girmek için onca çabanın yükünü sırtlanmışken vedamın gözlerinize düşen yansıması ruhumu Araf'a hapseder. Ben özgür olamaz mıyım? Ölünce dahi özgür olamaz mıyım? Ölürsem seni korkmadan sevebilirim değil mi? Artık aramızda şehirler olmayacak. Sen, gözlerinden nasibini alan gökyüzünü seyre dalarsan ara sıra kahvelerin senin sularından miras kalan sahile çekilir. Ah, gökyüzü ve yeryüzünün kehanetini hesaba katmamışım! İçten özürlerimi sunmak isterdim yeryüzünü huzursuzluğa sürüklediğim için fakat gözlerinde bir parça kendimi aradığım insanların hepsi yeryüzüne müteşekkir. Gökyüzü her daim an tablosu. Duvarlarımda bulunurdu bazıları. Mürekkebi gökyüzünden olan tablolar.... Benim yaşam ağacından yapılma çerçevelerle süslediğim an tablolarım... En değerli mirasım.

 

Daha demin seni kaleme almak istemediğimi söylememiş miydim? Yetmedi mi bu eziyet? Ben artık alnımdan öpülmek değil, kurşunlanmak istiyorum.

 

Dediklerim bedenim sizlere ömür olduktan sonra anlaşılacaksa bu hayata kirlenebilecek yeni bir zihin getirmemin bir manası yok. Ruhumdan bir parçayı ona ayırdım, zihnimde bedenini ovardım sırtını sıvazladım, öptüm saçlarını, senin gözlerinden miras kalanları onun gözlerine hediye ettim. Onu zihnimde var ettim, sevdim, sarıldım, sana dair ne özlemim varsa onun varlığıyla sona erdirdim fakat bu zihnimin giderek bana ait olmamasına sebep oldu. Bunları sana anlatamam. Bazen sen de zihnimde var olmuşsun gibi geliyor. Ben yazarken geminin ne kadar battığını fark edemedim. Sizlere el sallıyorum umutlarımla birlikte süzülürken denizin kuytularına. El sallıyorum gökyüzüne. Hoşça kal gök yüzlüm. Kirpiklerinde sallanan yıldızlar başımı döndürüyordu ama neyse ki elmacık kemiğindeki muhafız onları hizaya sokabiliyor. Bay ay… Hakkım olmayarak senden rica ediyorum, ışığını denizden eksik etme olur mu? Sen de gidersen ruhum karanlıklara gömülür. Sen, benim büyük adamım… Ben yanında minik bir çocuk olmaktan başka hangi vasıfta bulundum ki? Üzgünüm. Umduğun kişi değilim.

 

00.30

06.12.21