The depth of your tears, (Gözyaşlarının derinliği)
Had me drowning. (Boğdu beni)
I can’t see, though not complaining, (Göremiyorum, ama şikayet etmiyorum)
I can’t breathe, though not complaining, (Nefes alamıyorum, ama şikayet etmiyorum)
I will complain when i see the depth, crystal clear. (O derinliği apaçık gördüğümde şikayet edeceğim)
I am that rain, pours down on you
When you are thirsty. ( Ben o yağmurum, sen susamış hissettiğinde üzerine dökülen)
I am that cloud, keeps off the sun
When you are seethed. (Ben o bulutum, sen kavrulduğunda güneşi uzak tutan)
I am that breeze that flips your hair, (Ben o rüzgarım saçını savuran)
I am nothing
But everything that you need when you need. (Ben ihtiyacın olduğunda, ihtiyacın olan her şey dışında hiçbir şeyim)
But you? (Ya sen)
You are nothing but a bleeding in my soul. (Ruhumda bir kanamadan başka bir şey değilsin)
A wound in my flesh that i tear everytime, (Bedenimde her defasında kopardığım bir yara)
A voice of agony when i seldomly feel joy, (Nadiren mutlu hissettiğimde bir ızdırap sesi)
A call for misery anytime i feel victorious. (Ne zaman muzaffer hissetsem gelen o perişanlık çağrısısın)
Whatever i am to you, you are just reversed (Ben sana ne isem sen bana tam tersi)
A mirror, so to say, that is broken, (Kırık bir ayna misali)
Though i think it is crystal clear because of love, (Aşkından dolayı kırıklığını yoksaydığım)
because of the spell you have put me under… (Yaptığın büyüden dolayı yoksaydığım)