En sevdiğim 2. Dünya Savaşı kitabı olan Bronz Atlı hakkında konuşacağım biraz. Okurken savaşı iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir kitap.
Kitap 1941 yılında (ve sonraki yıllarda) Sovyetler Birliği, Leningrad'da (şu anki St. Petersburg) geçiyor. Nazi Almanyası'nın Sovyetler'e savaş ilan ettiği gün kitap başlıyor. Roman boyunca anlatılan savaş sırasında da onca zorluğun içerisinde yeşermeye çalışan bir aşkı okuyoruz. Tatiana ve Alexander.
Kitap tarihi aşk romanı olarak geçiyor fakat beni asıl etkileyen tarih kısmı oldu. Hatta aşk açısından biraz sıkıldım bile diyebilirim. Öncelikle negatif yorumlarımdan bahsedeceğim. Karakterler, özellikle Tatiana, beni o kadar sinir etti ki hareketleriyle ve yaptıklarıyla gerçekten romanın içine girip onun yerinde olmak ve yaptıklarını değiştirmek istedim. Negatif olarak başka da bir şey bulamadım, aslında Tatiana'ya sinir olmam bile tam olarak negatif bir yorum sayılmaz bence, yazar okuyucuda böyle güçlü bir duygu oluşturabilmişse demek ki çok iyi bir karakter yaratmış.
Kitabın tarih kısmı hakkındaki yorumlarıma gelirsek... İkinci Dünya Savaşı hakkında birçok kitap okudum ve belgesel seyrettim ama hiçbiri Bronz Atlı kadar savaşın içinden değildi. Kitabı okurken sanki kuşatma altında açlıktan ölmek üzere olan benmişim gibi hissettim. Şöyle bir örnek verebilirim kitaptan: Kuşatmanın en kötü zamanları, dışarıda dondurucu bir soğuk var ve yakacak hiçbir şeyleri yok, yakmayı geçtim günlerce yiyecek herhangi bir şey bulamıyorlar, Tatiana'nın ailesi gibi orta düzey aileler günde sadece talaş, un ve sudan yapılan bir somun ekmek alabiliyorlar ve bu ekmeği eve getirebilirlerse on kişi birden paylaşmak zorunda kalıyorlar, ekmeği koparırken hastalıktan elleri kanıyor ve bu sırada karşılarında bu sebeplerden dolayı ölmek üzere olan ailelerine yardım edemiyorlar çünkü ellerinden hiçbir şey gelmiyor. Kitabın büyük çoğunluğu bunun gibi satırlardan oluşuyor ve okurken şakır şakır ağlıyorsunuz. Anlatılanların tam olarak gerçek olup olmadığını araştırdığımda kitapta bahsedilenlerin aslında yaşananların çok çok az bir kısmı olduğunu görmüştüm ve şok geçirmiştim, insan insana bunu nasıl yapabilir diye...
Tekrar kitaba dönersek dediğim gibi bu satırları 800 küsür sayfa boyunca okuyorsunuz. Böyle dediğimde okunması çok zor olarak algılanabilir ancak tam tersi, kitap okudukça kendine çekiyor okuyucuyu. Kitabı ben 4 günde bitirdim mesela.
Leningrad kuşatmasını anlatan bir tarih kitabı okumakla Bronz Atlı'yı okumak arasında dağlar kadar fark var çünkü dediğim gibi savaşı bize iliklerimize kadar hissettiren bir roman. Herkesin okuması gerektiğini düşünsem de bazıları benim gibi kitabı çok çok seviyor, bazıları da gerçekten nefret ediyor. Sanırım ortasını bulan kimse yok. Ben yine de bir şans vermenizi öneririm. Okuduğunuz için teşekkürler :))

Şarkı Önerisi: War of Hearts - Ruelle (Kitabı okurken dinlemiştim ve her dinlediğimde tüylerim diken diken oluyor.)

***

-"Kafanın içinde neler dolaşıyor. Bu bir savaş. Anlıyor musun?"
-"Anlıyorum."
-"Nedense ben öyle düşünmüyorum".
-"Tanya, bildiğin hayat sona erdi. Bugünden itibaren hiçbir şey hayal ettiğin gibi olmayacak."