Koca bir boşlukta dönüp duran bir ahraz
İçindekini boğar cehennemi aratmaz
Ölünce bile yıkatır, temiz bırakmaz
Doğar doğmaz ağlatır bu dünya
Silahı korkağa verir koltuğa oturtur cahili
Malı fakirden alır dağda çoban yapar arifi
Haklının hakkını yer referans kılar torpili
Ne düzenbaz ne yaşanmaz bu dünya
Hepimiz gökkuşağıyız takılma renge
Süleyman’a kalmadı, kapılma ahenge
Bayezit ile Timur’u tutuşturdu cenge
Kardeşi kardeşe kırdırdı bu dünya
Karnı doyar kul hakkıyla, tadı zalime nefistir
Sözde iman eder, hem ateist hem deisttir
Koca cihan zalime köşk, mazluma hapistir
Haklının hakkını vermez bu dünya
Almış mazlumun elinden ekmeğini aşını
Toprağına gömmüş, sormadan yaşını
Hakikati haykıranın da kesmiş başını
Ne kalleş ne kahpedir bu dünya
Hz. Peygamber’e bile tattırmış hüznü
Böldürmüş Laz’ını Çerkez’ini Türk’ünü
Mazlumun da sırtına vurmuş yükünü
Ne hain ne adaletsizdir bu dünya
Hz. Adem’in yasak elmayı yediği gibi
Ferhat’ın aşkına dağı deldiği gibi
Üstat Neşet Ertaş’ın da dediği gibi
Ne güldürmez ne yalandır bu dünya