İnsan ölümlüdür, ölüler arasında yaşar. Ölüm onu göğsüne sıkıcı bastırır, ölüm ona el sallar. Ölüm ondadır. Ve etrafındadır. Ama insan onu unutabilir. Yaşamı en çok bağıran şeyleri de duymaz ama, kalbinin sesini, nefesinin hissini duymaz. Çünkü bunların yokluğu da yaşamın tam tersidir. Kaybetmekten korkarsa ölümü hatırlar. İnsan bunu unutur ama dünyalık onca şeyi unutamamaktan yakınır. Çünkü insan topraktandır, toprak dünyadan, ona dalmak insanın özünde vardır. Ölümü kendine yakıştırmayan insanın üzerine toprak atılır. Bu da dünyada olmamanın en kuvvetli hali olan ölümü, en dünyadan olan şeyle örtmektir. Dünyadan koptuğu ölümü, dünyaya doğduğu toprakla sarmak onun teselli edilişidir. İnsan en bu dünyaya ait olmayıp, en bu dünyadan olandır.