Buğulanmış camın arkasından,

Akrep ve yelkovan.

Zamansız gelen müsaadenin bir eşiği.

Atladım. Atladı.

Eyvallah.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan,

Gün olmuş harman olmuş.

Gezdirmiş beni kırk bucak.

Kara kışın başı.

Üstümde ayazın soğuğu.

Üzgünüm. Sigarayı bıraktım.

Sana küllük hasarlı ellerimde kalan son iki gülüşü getirdim.

Bir de kahve.

Sormadım ama içersin diye düşündüm.

İnsanlık zor, emmi.

İnsan olmak çok zor.

Alışıyorsun işte.

Bu gece adım Ömer, emmi.

ve büyük bir kusurum var.

Ne zaman olmadı ki...

Belli ki tanrısı Ömer'i sevmemiş,

Ruhu gibi kaderi de kara kalemle çizilmiş.

Emanet dolabının kilidi bozulmuş, emmi.

Almış, alınmış, satmış, satılmış...

Durmamış yerinde.

Sahip çıkılmamış.

Belli ki

‌Ömer'in kimsesi olmamış.

Tanrısı, Ömer'i hiç görmemiş.

Ömer görmezden gelinmiş.

Arafta ruhuna üflenilmesini beklemiş.

Ömür boyu sürdürdüğü ruhun diyetinde.

Bu gece adım Ömer, emmi.

Sana ne hayr getirdim ne de şer.

Sor. Benim soramadığımı sen sor.

Sokak lambaları emmi,

Kimsesizlere kimse olur mu?