ah!

sen gidince

derin bir ah çektim içimden

kırgınlığımın alfabesi oldu sesim

sözgelimi erken uyandırılmış

bir çocuktu

mızırdandı durdu yüreğim


ah!

neden dedim bu şehrin

işlek meydanlarında

karşılaşmalar vardı da

kör sokaklarında beni buldu

uğurlanış

yoksa bu evler, bu dükkanlar

talihim mi bir kuşunki kadarmış


ah!

sen gidince

erteledim akşamüstleri yorgunluğumu

tütsüler yaktım cahilliğimden

miskin bir kedi aldım kendime

menekşeler, fesleğenler

kaç kere gelip geçti yanımdan

usul usul bu eğreti günler


ah!

bir rengi pişirdim kendimden olma

acısını tuzunu eksik etmeden

güneşin kavkısında

nice harfler topladım dallarından

nice kelimeler

ölüverdiler

avuçlarım arasında


ah!

sen gidince

bir bilge gezindi düşümde sorgusuz sualsiz

gayrimuntazam adımlarıyla

nereden geldiği meçhul

bir bilge düşümde

yalnız seni sevmişliğimden

mesul


ah!

nasıl isterdim şimdi bir umut ipliği

işlenmiş olsaydı

kıvrışık gömleğime

ne olur ne olmaz diye

bir ihtimal gelirsen yine de unutma

canım fedadır

zalimoğlu zalim sevgiye


ah!

sen gidince

ılık bir kar yağdı şehre

kuru yağmurlar başladı

bir sis çöktü ki göz gözü görmez

sen gidince

dört mevsim birden yaşandı

diyemedim

''bu havada gidilmez.''