Bir zaman kadar önce saatimin pili bitti. Ne kadar zaman önce olduğunu bilmiyorum, çünkü dediğim gibi, saatimin pili bitti. Bana kalırsa saat hep öğleden sonra üç ancak insanları buna ikna etmem her zaman mümkün olmuyor. Onlara göre ya çok geç kalıyorum yahut da epey erken gitmiş oluyorum. Oysa bence öğleden sonra üç her şey için mükemmel zaman, ben hep bu zamanda kalmak istiyorum.
Bu ara sık sık o yalnız balinayı düşünüyorum. Hani diğer tüm balinalardan farklı frekansta bir ses çıkardığı için hiçbiri tarafından duyulmayan, yıllardır okyanusta tek başına dolaşan o kimsesiz balinayı. Herkes aynı şarkıyı söylemek zorunda değil ki. Bunun bedelinin bu kadar ağır olmasına çok kızıyorum. O balinaya büyük bir şefkat duyuyorum, ben ayrılmak istiyorum Osman. Dinlediğim şarkı “Neydi bir arada tutan şey ikimizi?” diye soruyor. “Mezon Alan Teorisi” diye cevap veriyorum. Romantizm pek bana göre değil Osman, olmuyor, yapamıyorum. Şimdi tutup da “Beni çok üzüyorsun” falan filan demeyeceğim. Üzülmek mesele değil çünkü, üzüntülerle nasıl baş edeceğimi biliyorum. Ama bu kadar çok öfkeyi ne yapacağımı da bir türlü bulamıyorum.
Kafam sürekli su alan bin tonluk bir kuru yük gemisi. Batsa kurtulacağım ama batmayacağını da adım gibi biliyorum. Sana bu satırları okyanusun ortasından yazıyorum. Seni her türlü hava ve yol koşuluna rağmen seviyorum, Yani diyorum ki, dönmeyeceksen de mühim değil, bu duygu bana yeter, senin canın sağ olsun Osman.
‘’Öyle işte. Hala biraz soğuk geliyor ama battıkça alışıyorum. Kendimi boşa aldım bayırdan aşağı koşuyorum. Düşünüyorum gibi görünüyor olabilir ama aslında uçuyorum. Söylediklerimin hepsini unut, sanki ben biliyorum da mı yaşıyorum Osman? ‘’