Uzun bir süredir kendimi iyi hissetmiyordum. Şu anda da pek mükemmel olduğumu söyleyemem ama biraz yol kat ettiğimi biliyorum. Psikolojik sağlığımın önemini anlamam için bazı zor şeyleri yaşamam gerekiyordu sanırım. Çünkü önceden bu kadar karmaşık bir şey olduğunu bilmiyordum. Nereden bilebilirdim ki zihnimle olduğu kadar bedenimle de ilişkili olduğunu mesela? Ama en şaşırtan kısım ise bu dengesi zor stabilitenin bugüne kadar benden çok başkalarına bağlı olması oldu. Bugün baktığımda ise bunun büyük ölçüde değiştiğini görebiliyorum. Bunu fark eden ve çözmeye çalışan kimi insanlar kendilerince bir şeyler dener. Bazılarının aksine, ben ise bunu etrafıma duvarlar örerek değil de içimdeki duvarları yıkarak başardım.
Bir süredir daha önce hiç olmadığı kadar farklı bir hayat yaşıyorum. Bu süreçte acı çektiğim kadar zenginleştiğime de inanıyorum. İnsanın kendinde neler görebileceğine ve bu gördüklerinin ona neler katabileceğine dair ufkum bayağı bir genişledi. En önemlisi ise bu sürecin beni ne kadar değiştirdiği. Bazen kendimi tanıyamıyorum. Yani bunun üzerine düşündüğüm zamanlarda genelde. İroniktir, aynı zamanda artık kendimi çok daha iyi tanıyorum. Hatta özellikle kendimi tanıyamadığım zamanlarda. Bu, ironiden ziyade hayatımızın akışına ustalıkla gizlenmiş bir illüzyon aslında, biliyorum. Değiştiğim için kendimi tanıyamadığımı düşünüyorum, ama aslında değiştikçe kendimi daha iyi tanıyabiliyorum. En azından bir insan olarak kendimi farklı durumlarda gözlemleyip daha kapsamlı çıkarımlar yapabiliyorum.
Yaşadığım şeylerden ve bu sürecin detaylarından bahsetmek istemiyorum. Sizler için çok önemli olduğunu da sanmıyorum bunların. Zira herkesin hayatı kendine biricik olduğu kadar başkasına sıradandır. Her ne kadar iki sene önce bu platformda paylaştığım ne idüğü belirsiz yazı tam tersini iddia etse de böyle maalesef. Zaten yazıdaki anlatıcının yalnızlığından, sıradanlığından bahsederek özel hissetmeye çalışması da komik değil, acınasıydı. Bu anlatıcı şu anda da aynısını mı yapıyor peki? Hayır hayır, artık nükteli olduğunu sandığım bir anlatımla bu tarz küçük oyunlara girmeyeceğim. Söylemek istediğimi doğrudan söylersem daha iyi olacağına karar verdim.
Detaylardan bahsetmek istemesem de sanırım size bazı tavsiyelerde bulunabilirim. Sizin için ne kadar değerli ya da özgünlerdir bilemesem de denemek istiyorum. Hayatı ve kendinizi daha iyi deneyimlemek istiyorsanız zihninizi özgürleştirin. Korktuğunuz, utandığınız, hatırlamak istemediğiniz veya tedbiren aklınıza sokmadığınız şeyleri düşünmeyi deneyin. Yeri geldiğinde inandığınız ve bildiğiniz şeyleri göz ardı edin, ve kafanızdaki daha nice duvarı yıkın. Gelecek yeni şeylere de kapıyı sonuna kadar açın. O çılgın şeyleri çekinmeden düşünebilmeye başladığınızda da kendinizle biraz baş başa kalın. O canavarla kafa denen odada bir başınıza kaldığınızda farkına varacağınız şey hayatınızdaki bir çok kişinin korkudan farkına varamayacağı yegane şeydir. Burada bir uyarıda bulunmak istiyorum. Bu yapacağınız şeyin size vaat ettiği sadece hayatı ve kendinizi daha iyi deneyimleyebilmenizdir, başka bir şey değil. Size mutluluğa ya da huzura giden bir yoldan bahsetmediğimin farkında olun lütfen. Ha gökten düşen üç elmadan diğer ikisi bunlar olur belki, orasını bilemem.
Eğer yukarıda bahsettiğim noktaya gelirseniz sıradaki tavsiyemi de denemek isteyebilirsiniz. Tabii istemeniz elde edebileceğiniz anlamına gelmiyor ne yazık ki. Hatta bunu bir meydan okuma olarak da görebilirsiniz. O canavarı kabul edin ve onunla birlikte yaşamayı öğrenin. Çünkü kendisi, sizi asla terk etmeyecek olan o sadık sevgilidir. Siz de onu sevin, onunla birlikte büyümeye çalışın. Zaten bugüne kadar kimle kavga verdiyseniz, kime ihanet ettiyseniz onun uğruna yaptınız. Bir uyarı tabelası mahiyetinde eklemek gerekir. Onu kabul etmeniz ve sevmeniz onun kölesi olmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Aradaki dengeyi kuramayanları pek iyi şeylerin beklediğini söyleyemem. Ancak kurabilenlerin huzura kavuşabileceğini düşünüyorum.
Bugün vereceğim son tavsiyem ise mutlak mutluluğu arayanlar için faydalı olabilir. Farkına varması biraz zor olsa da aslında bayağı basit bir tavsiye: aramayın. Aramayın, çünkü her ne kadar hayatın amacı mutluluğu maksimize etmek gibi görünüyor olsa da aslında öyle değil. Zaten bu sağlıklı da değil. Yanlış anlamayın, hiç mutlu olmamalıyız demiyorum, tabii ki de olmalıyız. Ama her zaman mutlu olamayız. Bir kere bu sağlıklı olmadığı gibi mantıklı da değil. İnsanın öteki duyguları ve gerçekleri de kabul edebilmesi gerekir. Eğer illa bir şey arayacaksanız huzuru bulmayı deneyebilirsiniz.
İlginçtir, bu söylediklerimin kimseye bir yardımı olacağını sanmamama rağmen yine de söyledim. Herkesin hayatı kendine biricik olduğu kadar başkasına sıradandır demiştim. Deneyimler ve dolayısıyla tavsiyeler de öyle. Ama ben yine de söyledim; çünkü söylemek istedim, çünkü yaşadım, çünkü öğrendim. Bu huzursuzluk meyvesini verdi artık. Her ne kadar beklediğim bu değildiyse de...