—Yemekten sonra oyunuma devam edebilir miyim?
—Tabii edersin. dedi babası kızına sevecen bir gülüş atarak.
—Ancak önce yemeğini bitirmen lazım.
Kızının yüzünde kocaman bir gülümseme peydah oldu ve ağzını doldura doldura yemeğini yemeye koyuldu. Buraya geldiklerinden beri stresli günler geçirmişlerdi. Özellikle annesinin ölümünden sonra kızının toparlanması kolay olmamıştı. Şehirden ayrılıp çiftliğe yerleşmelerinin sebebi de buydu. İyice kapana kısıldıkları şehirde, her tarafta annesiyle anıları olan evde yaşamak özellikle bir kız çocuğu için çok daha sancılıydı.
Şehirde çocuklara musallat olan seri katilin vakaları artmaya devam ediyor. Polisin tüm önlemlerine rağmen…
Hemen sesini kıstı ve alt yazıyı okuyarak haberi takip etmeye devam etti. Durum gitgide kötüleşiyordu. Bir yangın gibi büyüyen bu olay, arkası alınmaz bir felakete dönmüştü.
O yüzden buradayız ya zaten.
Karının yasını tutamadan kaçmak zorunda kalmışlardı. Her şey kızı içindi. Karşısında kocaman lokmaları yutmaya çalışırken kıpkırmızı kesilen kızına baktı.
—Çıkabilir miyim artık baba?
Başıyla olur işareti yapmakla yetindi çünkü konuşursa sesi titreyebilirdi. Kızı gittikten birkaç dakika sonra geri geldi.
—Baba, biri oyuncağını unutmuş. Almaya çalıştım ama sıkışmış, gelir misin?
Yakın çevrede onlardan başka yaşayan yoktu. İçine bir kurt düştü. Kızını beklemeden hızlı adımlarla ilerledi. Ağaca doğru koşarken başta silik olan görüntü netleşmeye başladı. Görüntü netleştikçe vücuduna yayılan ateşi hissedebiliyordu. Ağaçta, kızının salıncak ipine boynundan bağlanmış bir teletabi vardı. Gözünün önüne televizyonda kırmızı şeritli haberlerde gösterdikleri görüntü geldi.
Tıpkı diğerleri gibi.
Güvensizce etrafına baktı. Burada da bulmuşlardı onları sonunda. Gidecekleri hiçbir yer yoktu.