sanki hiç öpmediğim dudaklardan
hiç duymadığım bir dilde
hiç tatmadığım zehirler döküldü.
othello'nun hüsranına denk bu.
güven olmaz kazan kaynatan cadılara.
bir zakkum oldum bahçende
mimlendim, yasaklandım.
kazan kaynatan cadılar beni benden iyi anlattılar sana.
beni benden iyi bildiler.
ondandır ki sarılmadın son sefer.
olduğumdan da dikenli bildin beni.
ne âlâ.
şimdi eski bir rüzgarın esip
sana dair eski olan her şeyi
bütün beyaz kurdeleleri alıp götürmesini bekleyen
-aciz bir arzuyla-
bir şiir yazıyorum.
ki sen her şiirde ne çok varsın.
her şarkıda bir söze, her filmde bir kadına
her peronda bir yolcuya ne çok benziyorsun.
ışıklar kırmızıya döndüğünde
sağ koltuktaki boşluğa düştü elim.
eski bir fotoğrafın gazabına uğradım.
senin saçlarını toplayan beyaz bir kurdele
-üstelik yanında kavrıyorum da belini-
nasıl olduysa dağıttı beni.
alabildiğine açık bir havada
alabildiğine parlakken yıldızlar
bir yabancıyla çekindiğim fotoğrafın üzerine
bir tanıdık yağmur çiseledi.
bu yağmur böyle yağmamalıydı.