Sigaramın dumanı gözüme kaçmış bir vaziyette... Kafam çok karışık, özellikle saç bölgesi. Sigara izmaritlerini çay tabağına söndürdüm hep, sigara izmaritlerini çay tabağına söndürenleri sevmiyorum ama.
Abartılacak kadar soğuk, karanlık bir odayı aydınlatmaya çalışan şekilli glop lambanın adaptöründen çıkan ses eşliğinde, bodrum katının betonlaşmaya rağmen sokağın ortasında ve ‘’hala’’ ayakta durabilen ağaç manzaralı penceresinden filizlenen hayal kırıklıkları, böyle nemsiz bir gece, yine nem kaparken her şeyden, neme lazımsanız artık! Nem kaldıysa sizde, nemden nereye gidilebilirse artık yazıyorum defterime. Defolun! Tüm defolu benliğinizle! Birazcık ritim biliyorsanız tabii. Def’e odaklanıp hücumda kaybetmeden lütfen.
Biraz sensiz, fazla sessiz kaldım bu aralar. Ses tellerim gayet iyi, kimse yokken kontrol ediyorum.
Kimse varken kimse oluyor, kimselere göre hareket ediyorum çünkü.
Çünkü, hiçbir şey yapasım yok. Varlığımı bile sorgulamıyorum, nefes almanın lüks olduğunu unutmuş gibiyim. Sadece nefes almak için yaşamaya çalışıyorum. Nefes almayı unutmak çok basit. Yaşamak zor, ölmek basit. Ölmek? Ölmek, uyumak sadece? Uyku? Uyku önemliymiş, önemli insanlara duyurmak için yazıyorum. Varsa aralarında uyumayan. Varsa aralarında uyumayan iyi geceler olsun. Çünkü gecenin bile iyisini siz aldınız, bize hep olmayacak duaya elli rekat namaz kılmalar kaldı. Filmin sonunda kötüler kaybedecek eyvallah. Ama biz filmin hep başına denk geldik.