Bugün gördüğün kelebeği

yarın görme şansın var mı

Elbet dünyevi açıdan imkansız olasılık

dehşet bir kargaşa içinde hayat

yoğuruyor bizi kaburgalarımızı çatırdatıyor

Kırık aynalarda görünen silüet kime ait

alevlere karışmış acı tecrübeler

kalorifer borularına sızmak marifetiyle

bütün odaları ustalıkla ısıtır

mendil satan ayakkabı boyayan

koca bir güz akşamı boyunca üşüyen

çocukların sobaya tutması gibi ellerini

odalar marjinal bir tavırla kavrulur

üşümezsen sebebi budur mutlak

gezintiye çıksan rastgele

hırkanı evde unutmuşsun misal

Üşümezsin nitekim rüzgarla çarpışırsın

Üşümezsin sırtında lavlardan dikilmiş yelek

Türkçe'de herkese yetecek yer var

herkese ayrılmış bir iskemle

boşalt şişeleri doldur şişeleri

huzurun kalitelisini satın al kaç paraysa

pamuk gibi yumuşacık yastıklar

boynunun keskin kokularına yakışır

Günde üç öğün tazelenir Türkçe

kuşe kağıtlarına bir güzel saralım

Gümüş rengi kabuslardan uyandırılmanın tadı bir başka 

ağızda nane tadı bırakıyor


 

Düzmece mutlulukların denekleriyiz

omuzlarımız hazır değil aşkın tazeliğine

bacaklarımızda morluklar yaşımızın üstündeyiz

gençliğimiz tarifsiz kandırılmalarla meşgul edildi

Telefonlarımız  boşa çalmadı hiç

çözemedik ruhumuzun esintilerini

İnci taneleri dökülüverdi perçemli saçlarımızdan

Ruhumuzun güvensiz ve deli dolu tarafına

sırrını nakavt edemediğimiz tarafına

ulaşmak ders çıkarmak nasip olmadı

İç dünyamıza bir dinamit fırlatmalı

nedir ki tükenmez felsefik tutku

Bir yanımıza günahları topluyoruz

bizi boğazlayan derimizi çekiştiren

öbür yanımızda kollarımıza kesikler atan

erdemleri ve denize atılan iyilikleri

hüküm artık geçersiz, bir numarası kalmadı

Künyelerin zincirleri koptu

bakalım parmak uçlarımıza konacak mı

güneşin dostane ışığı

kaygusuz bir hattatın mürekkep damlasına

bakalım layık olacak mıyız