İntihar etme düşüncesi telakki ederken kafamın içinde; ben kalktım saçımı boyadım. Bir nevi hayatta kalma çabam bu. Pek de yakışmadı esmer tenime, zaten neyi yakıştırırlar ki bu tene.

Tüm yollardan geçmiş de bir yere varamamış gibiyim. Bir de derler yol güzel. Oysa yol herkese aynı değil; kimine güller serili, kimine engebeli. Artık duruyorum. Bu bir bilinç seviyesi mi yoksa sadece bir atalet hali mi? Ne kaçıyorum ne savaşıyorum sadece duruyorum. Hem durmak da bir eylem değil mi?


Ya zaman? İşte o akıp gidiyor. 30 yaşımı geçince her gün biraz daha kilo alır oldum ve bu çok can sıkıcı. Ama umudum olsa böyle olmazdı. Her gün kahvaltımı yapardım mesela. Bir 30 yıl daha bu dünyada var olma fikri beni çıldırtıyor o kadar yaşayacakmışım gibi. Bugün de böyle geçti işte hemen hemen dünle aynı. Bir işe ruhumu sattığım bir an olsun aklımdan çıkmıyor. Sabah 8 - Akşam 5. Haftasonları tatil (çok şükür!) Hem vicdan azabı hem gereklilik. Ve bir gün -uzak değil diye umuyorum- sabah kalkıp işe gidemeyeceğim biliyorum. Belki de o an her şeyden vazgeçmiş olurum. Kim bilir…