Ortalık yağmurdan sonra güneş yanığı kokar

Ve insanın en vahşi formu çocukluğudur

Yalnız keskin harfleri bilen bir Sümerli

Yumuşak Latin alfabesinden ne anlar ki

Bir sarkaçlı saatin tik takları gibi akıyor zaman

Ve ardınca gelen gong sesi gibi çarpıyor gerçekler yüzüme

Dualarım kabul olmuyor bugün

Tanrımı arıyorum telefonu açmıyor bugün


Beynimde bir paralel katilin tırnakları saplı

Duvara dik çizilen bir çatal benzeri

Dalgalar arasında kalmış bir vapurun üzerindeyim

Ölüyorum, öleceğim, ölmek üzereyim

En vahşi formunu özleyen

O zamanlardan güzel bahseden

En vahşi formuna dönmek isteyen insanlar var günümüzde sürüyle

İnsan geleceğe gitmektense nasıl geçmişi yeğler

Söylesene tanrım neredesin

Ölüyorum diyorum, neredesin


Bugün tanrının izin günü

Eski bir köstekli saatin

Paslı zinciriyle tutunuyorum düşlerime

Sağanağa tutulup sırılsıklam oldum ve

Güneş yanığı kokusu alıyorum derimden

Papatya cesetlerinin üzerine kaynar su döktüm

Birinin dalı çaresiz bir süs balığının gözünü andırıyor

Seninle bir gün bu ışıksız ortamdan kurtulacağız

Karanlıksız bir yerde buluşacağız tanrım

Bugün 7. gün ve izin günün senin

24 saat çabuk geçsin tanrım

Sıvıda nefes alabilecek bir beden istiyorum senden